Flashback-Eylül(Bir yıl önce)
Okula hazırlanıp kapının önüne gelmem on dakikamı almıştı. Kahvaltı yapmadığım için guruldayan midemi umursamadan sokağın sağ ve sol başlarına baktım. Servis hala gelmemişti ve bu kötü bir şeydi.
Dün bütün gece ders çalışmış, saat dördü çoktan geçmişken uyumuştum. Doğal olarak geç kalkmıştım ve geç kalktığım için de ne kahvaltı yapabilmiş ne de son bir tekrar yapabilmiştim.
Okula kadar gittiğimiz yol yarım saat tutuyordu ve tam yedi çeyrekte kapımda olursa, kırkbeş geçe okulun önüne varmış oluyordum.
En üst katta olan sınıfıma çıkana kadar geçen üç dakika sonrasında sınıfa girip yoklama listesine adımı yazdırmak ve sınavdan önce notlarımı son kez gözden geçirmem için üç dakikam kalıyordu. Öğretmenimiz Hatice Hanım hep bir dakika geç gelirdi.
Sıkıntıyla ofladım ve saati kontrol etmek için telefonumu çıkardım. Ekran koruyucumun köşesi çatlamıştı ama ona vereceğim parayı, yeni bir kumaş veya boya setine vermeye tercih ederdim.
7.15
Şimdi gelmesi gerekiyordu. Sokağın iki başına da tekrar baktım ve duyduğum araç sesi ile bir adım öne çıktım.
Servis aracının açılan kapısından bana bakan şoför Aktuğ abiye gülümsedim ve duran araçtan kendimi içeri attım.
Her zaman oturduğum cam kenarının boş olduğunu görünce kocaman gülümsedim ve hızla oturup kulaklığımı çıkardım. Yine düğüm olmuştu, nefret ediyordum bundan.
Hızla onları çözmeye çalışırken gelen arama ile dizimde duran telefonum titredi.
'baba.' arıyor...
Kaşlarımı çattım ve aramayı açıp açmamak arasında kalarak bir nefes verdim.
"Alo?"
"Bu akşam bana gel."
Kaşlarımı mümkünmüş gibi daha fazla çattım. Ne zaman ısırmaya başladığımı bilmediğim dudağımı serbest bırakıp fısıldayarak, kimseyi rahatsız etmeden konuşmaya başladım.
"Neden?"
"Belki farkında değilsin ama, ben senin babanım, Nalan."
"Öyle mi?"
Ufak ve histerik bir gülüş firar etti dudaklarım arasından. Neyin babalığından söz ediyordu bu adam?
"Uzatma. Akşam gel. Bu önemli."
"Senin kız arkadaşların ile tanışıp yaptıkları iğrenç yemekleri güzelmiş gibi taklit yaparak yemekten ve onlara katlanmaya çalışmaktan daha önemli işlerim var."
Bu sefer o güldü. Alayla, kibirle.
"Neymiş o kadar önemli olan?"
"Sınavlarım."
"Bir günlüğüne asabilirsin, baban izin veriyor."
"Kimseden izin istemiyorum. Hele ki hiç kimsem olmayan, yaşlı amcalardan hiç istemiyorum. Şimdi, başka bir şey yoksa kapatıyorum?"
"Bu akşam seni kapımda göreceğim. Benim sinirlerim ile oynama."
Aramanın sonlandığını bildiren bip sesi ile kendimi camdan aşağı atma, kafamı duvarlara vurma ve bedenimi parçalama isteği içinde buldum.
Merak etmeyin, sadece şaka. Sanırım.
Korkma şaka şaka (psikolog çoktan not aldı)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe Converse
Historia CortaSiz: Gri sokaklarda pembe converse ile koşuyorum, görüyor musun nasıl da çocuğum? Ateş: Gece saat dörtte mi, cidden mi? -texting- Wattpadde bu isimle yayınlanan ilk ve tek kurgudur, tüm hakları şahsıma aittir.