9

707 48 20
                                    

Tom

Daha önce hissetmediğim bir çok duyguyu aynı anda bana hissettiren bir kadının Muggle olması saçmaydı. Ama haklıydı bunu o seçmemişti. Muggle'lara olan bütün öfkemi bir kadın sadece o güzel bakışlarıyla kırıyordu. Ellerimi her tuttuğunda, bana her temas ettiğinde kalbim çarpıyordu.

Saçmalıktı. Başlı başına bir saçmalıktı. Ölüyordu gözlerimin önünde tükeniyordu ve bu benim canımı acıtıyordu. Neden bu kadar canım acıyordu? daha önce böyle bir acı hissetmemiştim. Hatta daha önce böyle bir duyguyu yaşamamıştım. Neydi bu duygunun adı?

Eve döndüğümde Mattheo heycanla yanıma geldi. "Naptınız?" kaşlarımı çattım. "Neyden bahsediyorsun?"

"Jess peşinden geldi onu görmedin mi? konuşmadınız mı?" Mattheo sorularını sıralarken gözlerimi devirdim ve salona geçtim. "O aptala neden izin verdiniz kim bilir nereye gitmiştir şimdi." Mattheo peşimden ilerledi. Koltuğa oturduğumda Mattheo ellerini beline koydu. "Tom Jess peşinden çıktı ve saatlerdir yok!" sessizliğimi korumaya devam ederek bir sigara yaktım. İçimde nereye gittiğini düşünmeden edemiyordum.

Sigaramdan uzun bir nefes çektim. Bu kadın bütün dengelerimi alt üst ediyordu. "Tartışmadınız dimi? kızı üzmedin dimi?" Mattheo'nun yüzüne bakmadan başımı iki yana salladım. "Benim yanımda değildi." Valeria ayağa fırladı. "Nereye gitti o zaman? telefonlarıma cevap vermiyor ben birliktesinizdir diye," sustu. Ya da devam edemedi. Umursamaz görünmeye çalışarak sigaramı içmeye devam ettim.

"Valeria Jess nereye gitmiş olabilir?" Mattheo sakince Valeria ile konuşmaya çalışıyordu. "O bilemiyorum yani,"

"Arkadaşın değil mi?"

"Arkadaşım ama Jess pek yalnız takılmaz." David denen adamla buluşmuş olabiliceğini düşündüm ve bu düşünce çenemin kasılmasına neden oldu. Elim istemsizce sert bir yumruk oldu. Yavaşca ayağa kalkarak salondan çıktım ve peşime takılıp bana engel olmamaları için evden çıktım. "Sevgilim!" Bellatrix'i görünce gözlerimi devirdim. "Ayrıldık biz hatırlıyorsun dimi!"

"Sevgilim ama," Sinirle nefesimi verdim. Bellatrix ellerini göğsüme koydu. Bir kadının dokunuşları rahatsız ederken bir kadının dokunuşları iyi hissettirebiliyordu. Geri adım atarak uzaklaştım. Yanından geçerek ilerledim. "O kadını arıyorsun dimi?" olduğum yerde durdum. "Boşuna arama öldü o!" dişimi sıktım. Arkamı döndüğümde yüzümde ne gördüğünü bilmiyorum ama dizleri titredi. "Nerde?" cevap vermedi. "Nerde!" bağırdığımda sokaktaki insanlar durup bize döndü.

"Öldü dedim ya!" sesi titriyordu. Benden korkmasına rağmen akıllanmıyordu. Onu sertçe duvara yasladım. "Ona naptın Bellatrix?" sakinliğim bile onu korkutuyordu. "Onun canını yaktıysan eğer seni öldürürüm. Seni gerçekten öldürürüm! kadın olman umrumda değil bunu aklından çıkarma." Gözleri doldu. Gözlerini kapatarak parmaklarını şakaklarına bastırdı. "Bir kaç sokak ilerle git al onu ama yaşıyor mu bilmiyorum."

Hızlı adımlarla ilerledim. Yaşıyor mu bilmiyorum. Bu cümle kafamın içinde defalarca yankılandı. Kalbim sızladı. Adımlarım hızlanırken artık yürümüyor koşuyordum.

Saatlerce aradım ama bulamadım. Nolmuştu, iyi miydi? kafayı yemek üzereydim. Sakin olamıyordum eğer şimdi gidip Bellatrix ile yüzleşirsem onu öldürürdüm. Eve döndüğümde Mattheo ve Valeria evden çıkıyorlardı. "Abi Jess hastanedeymiş," kalbimdeki sızı arttı. "Nesi varmış?" sesim o kadar kısık çıkmıştı ki Mattheo bir anlığına kaşlarını çattı. "David aradı durumu ağırmış abi." Gözlerimi kapattım canım neden bu kadar acıyordu?

"Dayak yemiş." İçim sızladı. Güzel yüzüne nasıl kıymışlardı? canını çok yakmış olmalılardı. Ya dayanamazsa ya ölürse? bu düşünce nefes almamı engelledi. Yutkunamıyordum. Ölmeyecekti o çok güçlüydü.

91 DaysHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin