22

258 27 21
                                    

Sabah gözlerimi durmadan çalan telefonun sesiyle  açtım. Yanımda Tom vardı ve uyuyordu ben ise ona sarılmıştım. Hızlıca doğruldum ve telefonu aramaya başladım. "Tom kalk!" Tom yavaşca gözlerini araladı "telefonun," telefonu yatağın yanındaki sehpanın üzerinden aldı ve kulağında götürdü. "Tom hemen gelmen lazım," dedi telefondaki kadın "hamileyim ben," Tom gözlerime baktığında kaşlarımı çattım. Hızlıca telefonu kapatarak ayağa kalktı. "Gidiyorum ben."

"Kimdi o kadın arkadaşın falan mı?" gözleri yüzümde dolaştı. "Soru sorma Jess," yavaşca ayağa kalktım ve elini tuttum "geri geleceksin ama dimi? yani şimdi git ve arkadaşına destek ol." Dişlerini sıkarak bir kaç adım geriledi ve hızlıca odadan çıktı.

Bende peşinden ilerledim. "Merak etme annemler sabahları evde olmuyorlar." Tom cevap vermeden evden çıkınca kolunu tutarak onu durdurdum. "Dün geceyi hatırlıyorum yani sadece seninle olanları. Geri gelirsin dimi?"

"Dün gece olanları unut Jess!" elimden kurtularak ilerledi. Yavaşca kapıyı kapattığımda sırtımı kapıya yasladım. Rüya gibi bir gece geçirmiştim her şey o kadar güzeldi ki. Elimle cebimi yokladığımda çikolatanın hala cebimde olduğunu fark edince istemsizce gülümsedim. Erimiş çikolatayı alarak dolaba bıraktım.

-

Evde Tom'u beklerken kapı çalınca kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda anne ve babamı görünce gülümsedim. "Sonunda iş bulduk güzelim." Annem içeri geçerek elindeki kutuyu bana verdi. "Kapının önünde bulduk bunu sana gelmiş." Kaşlarımı çattım. "Kim göndermiş?"

"Yazmıyor." Dedi babam. Onlar salona ilerlerken bende odama geçerek kutuyu açtım. Kutunun içi çikolata doluydu ve açarken bir kaç tanesi düşmüştü. Ve hepsi karamelliydi. Üzerindeki notu alarak okumaya başladım. 

Ben veda etmeyi sevmiyorum Jess ama konuştuğum kişi arkadaşım değil sevgilimdi. Senin benim hayatımda bir yerin yok artık.

Ellerim titremeye başladığında not elimden kayıp düştü. Gözlerim bir kutu çikolataya kaydı. "Senden nefret ediyorum!" çikolata kutusunu bir kenara fırlattığımda kutu patladı ve bütün çikolatalar odaya saçıldı. Yavaşca dizlerimin üzerine çöktüğümde anne ve babam odaya girdi. "Jess kızım?" gözleri çikolatalar ve benim üzerimde dolaştı. "Anne nolur gidelim burdan lütfen yalvarırım götürün beni burdan!" anneme yavaşca beni ayağa kaldırdı ve başımı göğsüne yasladı. "Güzel kızım, herşeyim sakin ol."

"Nolur anne gidelim burdan!" göz yaşlarım yanaklarımdan süzüldü. "Sen iste yeter güzelim." annem saçlarıma öpücük kondurdu. "Anne neden... neden ben değilde bir başkası? onunla kurduğum onca hayali bir başka kadın yaşayamaz!" annemden uzaklaşarak parmaklarımı saçlarıma geçirdim. "Olmaz!"

"Benim yaralarımı senden başkası iyileştiremez Jess."

"Seni çok seviyorum."

Söyledikleri kafamda yankılanırken kulaklarımı kapattım. "Sus, sus, sus!" elim boynumdaki madalyona gitti hızlıca çekerek boynumdan çıkardım kolyeyi.

"Senin üzülmene sebep olan bütün anılarının yerine yenilerini koyacağım söz veriyorum."

"Söz veriyorum Jess yaşaman için de elimden geleni yapacağım."

"Yeter duymak istemiyorum!" ellerimi kafama vurmaya başladığımda annem bileklerimi tutarak engel oldu. "Lütfen sakin ol." Ağlamaktan kızarmış gözlerimle anneme döndüm. "Kızım sen nerden buldun bu adamı?" yutkunamadım. Boğazımda oluşan yumru yutkunmama engel oluyordu. Yavaşca arkamdaki yatağa oturdum. "Bu yatağı istemiyorum atın bunu! Bu odayıda istemiyorum!" çünkü oda anıları saklıyordu.

İçeri Tom'un bana aldığı köpek deniz girdiğinde dudaklarımı bir birine bastırdım. Yavaş yavaş büyüyordu ama ondan vazgeçemezdim işte onu bir suçu yoktu ki. Göz yaşlarımı silerek anneme döndüm. "İtalyaya gidelim mi? yeni bir hayat yeni bir dil her şeye yeniden başlarız." Annem gülümsediğinde ben de gülümsedim.

-

Artık düşenemiyordum ve onu düşünmeme konusunda kararım kesindi. Benim için artık bitmişti. Benim için Tom Riddle ölmüştü.

Anneme odamı istemediğimi söylediğim için başka bir odaya geçmişti bu oda misafir odası olduğunu için sadeydi. Boş duvarı izlerken kucağımdaki denizin kafasını okşuyordum. Odanın kapısı çaldı ve bir kaç saniye sonra açıldı kapıya dönüp bakmak yerine duvaraya bakmayı sürdürdüm. "Kızım Lorenzo ve Mattheo geldi."

"Kimseyi istemiyorum." annem kapıyı kapatarak çıktığında gözümden bir damla yaş düştü fakat hızlıca sildim. "Ağlamak yok biraz olsun güçlü ol Jess."

Sen aptalın tekisin Jess o adama yalvaracak kadar o adama aşık olacak kadar aptalsın sen.

Göz yaşlarım yanaklarımdan süzüldü.

O adama yalvardın Jess o adamın gözünde acizsin sen.

Çocuğu olan bir adama sarıldın sen. Senin hayallerini hiçe sayıp o hayalleri başka bir kadınla yaşayan adama yalvardın Jess!

Başımı iki yana salladım. "Kendimden nefret ediyorum!" odamın kapısı açıldığında kapıya dönmedim. "Jess," duyduğum yabancı erkek sesiyle başımı çevirdim. "Kimsin sen?" yeşil gözlü çocuk gülümsedi. Kahverengi saçları dağılmıştı yorgun görünüyordu. "Regulus Black," elini uzattığında kaşlarımı çattım "sen benim evime nasıl girdin?"

"Uzatmak istemiyorum Jess. Sende bana ait olan bir şey var ve ben onu almak için geldim."

"Ne var?"

"Bir madalyon," dudaklarımı yaladım. Onun bana verdiği madalyondan mı bahsediyordu. "Üzerinde yılan deseni olan." ağır ağır başımı salladım. "Onu ben ne yaptığımı hatırlamıyorum. Boynumdan çıkardım fakat... odamda olabilir" Regulus denen çocuk gülümsedi. "Harika! onu alabilir miyim?"

"Onu neden istiyorsun çünkü onu bana birisi hediye etti." Regulus başını salladı ve ellerini cebine yerleştirdi. "O madalyon çok önemli Jess onu bana vermezsen bizim için son olabilir." Kaşlarımı dahada çattım "siz kim?"

"Büyücüler eminim madalyonu veren kişi bahsetmiştir. Ama onu neden bir Muggle'a verdiğini bilmiyorum." Sinirle nefesimi verdim. "Muggle demezsen sevinirim." Ayağa kalktım ve odadan çıkarak kendi odama ilerledim Regulus ise peşimdeydi. Odaya girdiğimizde etrafa göz gezdirdim. "Burda çikolata faciası gibi bir şey mi yaşandı."

"Sayılır." Yavaşca odada ilerledim. Kolyeyi tam burda çıkarmıştım fakat burda değildi. "Onu burda bıraktığıma eminim." Regulus'a döndüm. "Burda değil, gitmiş."

"Kendi kendine mi?"

"Bak çok saçma biliyorum fakat ben gerçekten bilmiyorum tamam mı gördüğün gibi burda değil eğer olsaydı verirdim benim için önemli bir şey değil zaten." Odadan çıkmak üzereyken sırtım sertçe duvara yapıştı. Gözlerim Regulus'a kaydığında elindeki asayla büyü yaptığını anlamam uzun sürmedi. Yavaşca yanıma ilerledi ve asayı boynuma bastırdı "o madalyonu bulana kadar peşindeyim Jess duydun mu? Eğer bulamazsan bu senin sonun olur!"

"Bu, bu bir tehdit mi?"

"Ne anlarsan güzelim." Regulus odadan çıkarken yutkundum. Az önce ne yaşamıştım ben? o madalyon neydi ve o bana bu madalyonu neden vermişti? başından beri beni sevmiyordu bu yüzden o lanetli madalyonu bana vermişti ve bu madalyon başıma bela olacaktı. Hatta olmuştu bile. Her şeye yeniden başlamak için çabaladıkça yine onun yüzünden mahvoluyordu. Delirmek üzereydim.

91 DaysHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin