İnsan hep bir yere ait olmak ister. Birilerine güvenmek, başına ne gelirse gelsin arkasında yaslanacağı bir duvar ister. Eğer o duvara sahipseniz belki de dediklerimi anlamsız bulacak, başkasına ihtiyacım yok diyeceksiniz.
Ben şu yaşıma kadar tek başıma ayakta durdum. Yapamazsınız demiyorum, yapabilirsiniz ancak hep eksik kalmaya mahkum olursunuz. Şu hayatta en çok istediğim şey gerçekten güvenebileceğim bir aile istedim ancak bu benim için imkansızdı. Anaokuluna gitmedim ancak ben okula gittikleri için değil, onları okula bırakan velilerini kıskandım. Zar zor gittiğim ilkokulda toplantılara gidecek bir anne veya baba istedim. Orta okula geçtiğimde kötü olsa bile artık bir babaya bile sahip değildim.
Elbette arkadaşlarım oldu ancak onları da kaybettim buraya geldiğimde. Artık arkamı yaslayabileceğim dostlara da sahip değildim. Bu nedenle buraya bu kadar kolay alıştım çünkü ben asla el üstünde tutulan biri olmadım. Koskoca örgüt kurdum ama yine de arkamı kimseye yaslayamadım. Herkes benim düşmemi bekliyordu çünkü. Benim destekçim olanlar düşmemi ve yerime belki geçebileceklerini düşünürdü. Düşmanlarımdan bahsetmeme gerek yok sanırım.
Buraya geldim ancak tek başımaydım. Eski hayatımdan ayrı olarak buradaki herkes benden nefret ediyordu. Benden nefret etmediğine inandığım yalnızca iki kişi vardı; Thomas amca ve Maya. Ancak yine de Thomas amcaya güvenemiyordum. Seviyordum, bunu kabul ediyorum ancak güven çok ayrı bir şeydi.
İstediğiniz kadar sevin, eğer o kişi güveninizi kazanmadıysa ne kadar zorlarsanız zorlanın hiç bir şey değişmezdi. Belki şuan söylediklerimde haksızdım ancak bana bunu zaman gösterecekti.
Maya için ise durum tamamen farklıydı. O benim gözümde bir melek gibiydi. Sanki yanlışlıkla aşağı düşmüş ve cennet yerine buraya geldiği için ağlarken onunla karşılaşmışım gibi hissediyorum. Buraya geldiğimden beridir benim için en güzel şey onunla karşılaşmak oldu. Sanki hiç sahip olmadığım kız kardeşimmiş gibi hissediyorum.
Şimdi ise yalnızca o ve ben... İkimiz bu entrikanın kalbinde, yanlız başımıza kalacaktık. Bizim bizden başka hiç kimsemiz yoktu. Bunu ikimizde biliyorduk.
"Geldik Leydim." dedi arabacı kapıyı açarak. Maya, Rosa'nın elini tutuyordu ancak bakışlarıyla bana destek veriyordu. Başını salladı. Yapabilirsin demek istiyordu. Küçüktü ancak zehir gibiydi.
Arabadan inmek için arabacının elini tuttum. İndiğimde güneş gözümü kamaştırdı. Bir iki defa gözümü açıp kapattım.
"Hoşgeldiniz Düşes Ariana De Giselle!" Beni karşılayan kadın çok hoştu. Zarif ancak bir o kadar da güzeldi. Hizmetçi ya da kahya olamazdı çünkü üzerindeki giysiler oldukça pahalıydı.
"Hoşbuldum..." dedim ve Rosa'ya döndüm. Başımla kadını gösterdim. Ancak zarif olmaya da önem gösteriyordum. Rosa kulağıma yaklaştı ve "Prenses Emma." dedikten sonra geri çekildi. Duyduğumla gözlerim büyüdü ve hemen eğilip reverans yaptım.
"İmparatorluğumuzun genç ve güzel prensesin selamlarım." dedim. Mavi gözleri üzerimde oyalandı. "Sizi tanımlayarak yaptığım hadsizlik için en içten özürlerimi sunarım." dedim kibarca. "Kalkın lütfen." dediğinde doğruldum.
"Lütfen sarayda olduğunuz süre zarfında hiç bir konuda çekinmeden bana gelin. Size yardımcı olmaktan onur duyarım." Başımı salladım ve elimi kalbime götürüp hafifçe başımı eğdim. "O onur bana ait majesteri."
Gülümseyerek karşılık verdi. "Yolculuk sizi yormuş olmalı, bu taraftan buyurun lütfen. Size odanızı göstereyim." Başımı salladım. Açıkçası yorgunluktan ölüyordum. Koskoca bir gün boyunca at arabasında yol gelmiştim. At arabası diyorum bak, otomobile can kurban.
![](https://img.wattpad.com/cover/349033955-288-k657009.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşesin İntikamı
Ficción GeneralBir romanda yeniden doğdunuz ama siz sonunda ölen kadın karaktersiniz, zalim ve iğrenç bir kişiliğiniz var. Peki ya her şey göründüğü gibi değilse? Bir kötü düşünün, aslında sadece bir masum. Bir iyi düşünün, aslında o bir suçlu... Her cümlesinde z...