BÖLÜM11: Kütüphanede Tek Başına

19 4 2
                                    

Rose' a dönüp " Sizin için çok sevindim. Sizi böyle seven bir adam ile evleneceğiniz için çok mutlu olmalısınız." Dedim. Gerçekleri biliyordum elbet ama bunu ona ima etmeme gerek yoktu. Çünkü o herşeyi benden daha iyi biliyordu zaten.
Rose sahte bir sırıtmayla" Evet, çok doğru" dedi. inanmamıştım. Hangi güzel genç bir kadın, karısını öldürmüş yaşlı bir adamla evlenmek ister ki?

" Neden terzileri kaleye göndermek yerine ,kendimiz gidiyoruz. Öyle daha kolay olmaz mıydı?" Diye sordum.
" tebdilli kıyafet ile dışarı çıkıp insanların içine karışınca kendimi halktan biri gibi hissediyorum. Bu yüzden dışarı çıkmayı tercih ettim." Dedi masum bir gülümsemeyle.

Konuşurken fark etmeden terziye gelmiştik. Oldukça büyük bir dükyandı. Beyaz süslü duvarlar ve altın sarısı parlak fayanslarla çok gösterişliydi. Bu terzi diğer terziler gibi değildi. Dükyanın sahibi 40 yıldır sadece soylulara hizmet veriyordu. Terzi yıllarca eski kraliçenin özel terziliğini yapmıştı. Içeri girdiğimizde bize çok sıcak karşıladılar. Terzi " Leydim geleceğinizden haberimiz olsaydı daha önceden hazırlık yapardık. Şimdi dükyanda Sizin seviyenize uygun elbiselerimiz yok." Dedi. Rose " Jhosep, sen bana göre birşeyler bulabilirsin. Nişanım için mavi bir elbise düşünüyorum." Dedi.
Terzi Jhosep başını eğerek" Lütfen buyurun oturun Leydim." Dedi eliyle koltuğu göstererek. Oturduk. Terzi Jhosep tasarımlarını tek tek gösterdi.
Pileli etekli , taşlı, dantelli, birçok elbise gösterdi.

Bense bunları izlerken aklımda tek bir şey vardı kendi evliliğim. Yakın zamanda benim de evlenmem gerekecekti. Babam çoktan anlaşma yapmıştı. Ama şunun farkındayım ki bu evlilik sadece babamın benim güvende olmamı istediği için yapılmayacaktı. Bu işin içinde bir iş var. Rose bir elbise beğenmişti. " Caterine, bu nasıl?" Diye sordu. Dalmışım. Dikkatimi toplayıp elbiseye baktım. Hafif prenses etek, dantelli , mavi bir elbiseydi. " Evet, güzelmiş." Dedim. " peki o zaman bu elbise olsun . Kaleye gönder. "Dedi.
Son anda aklıma gelmişti. Kütüphaneye gitmem gerekiyordu. Evimde ki Beyaz kedi için bilgi toplamam gerekiyordu.
" Leydi Rose, benim biraz işim var . Size eşlik edemediğim için çok özür dilerim ama gitmem gerek." Dedim.

Rose " Hiç önemli değil." Dedi. Dışarı çıktım. Terra yanımdaydı." Nereye gidiyoruz Leydim? "Diye sordu. " kütüphaneye gideceğim ama senin kaleye dönmen gerek." Dedim. Terra şaşırarak " Neden , Leydim? " Dedi. " Sen benim dediğimi yap. Nedenini düşünme." dedim.
Terra yanımdan ayrıldı. Bende Kütüphaneye vardım.

İçerisi tavana kadar kitaplar olan duvarlarla çevriliydi. Aradığım kitap kedi türleri, nesli tükenen hayvanlar, ve ya bunun gibi birşeydi. Ellerimle rafların aralarında dolaşıp kitapları ararken yanıma 80 yaşlarında gibi görünen , kötü giyimli, ak sakallı , samimi görünen bir adam çıktı.
Titreyen sesiyle " Buyrun Hanımefendi neye baktınız? " Diye sordu.
" Ben bir kitap arıyorum... kedilerle ilgili bir kitap" Diye geveledim.
" Nasıl kediler. " Diye sordu soğuk bir ifadeyle.  Tereddüt ederek " Beyaz Kedilerle ilgili" Dedim. Adam şaşkınlık içinde pörtlemiş gözlerle bana bakıp
" O zaman aradığın şey bu kitap değil" diyip elimdeki kedilerin cinsleri ile alakalı kitabı alıp yerine koydu. Bir merdiven çıkartıp en üstlerde ki raflardan birinden bir kitap çıkardı ve bana uzattı. " Bu kitap işini görür." Dedi. Kitabın üzerinde " Efsanevi Canlılar" yazıyordu. Adamın benimle dalga geçtiğini düşündüm. " Bu kitap dan benim istediğim bilgiye erişebileceğimi sanmıyorum. Bu kitap çocuk kitabına benziyor." Dedim ciddiye almadan. " Sen bilirsin kızım." Diyip gitti.

Kitabı alıp bir köşeye oturdum ve incelemeye başladım. Sayfaları çevirmeye başladım. Altın at...
İki ayaklı tavşan... boynuzlu köpek... gibi tuhaf hayvanlar vardı. Son sayfalardan birinde Beyaz Kedilerle ilgili bir yazı buldum. Gerçek adı Gelecek Kedisiymiş. Yazıyı okudum. Tuhaf olan şey aslında bu kedilerin nesli tükenmemiş. Bu kedi evrenin başlangıcından beri yaşıyormuş. En tuhafı da bu kedinin sahibi kedi yanında oldukça yaşlanmıyormuş ama bilinenler bu kadarmış ama bilinmeyen daha bir çok gizli gücü olduğu söyleniyordu. O sırada bir sesle okumayı kestim.

" Burası boş mu... Leydim? " Diye sordu. Başımı kaldırıp baktığımda önümde duran Brendon' u gördüm. Elim ayağım birbirine karışmıştı " Brendon burada ne arıyorsun? " Diye sordum. Karşıma oturdu, bana doğru eğildi bir arkadaşımı görmeye gelmiştim. Burda sana rastlayabileceğimi düşünmemiştim ama seni gördüğüme sevindim. " Dedi. " O arkadaşın burda mi?" Diye sordum. " Evet burda çalışan arkadaşım Barry şurada." Diyerek eliyle yan tarafı işaret etti.

" Doğrusu baloda seninle pek konuşamamıştık ama seni daha iyi tanımak isterim. " Dedi. " Neden? " Diye sordum. Gizlice Elimi tutarak " Çünkü sizi gördüğümde kendimin bile anlayamadığı şeyler hissediyorum. Güzelliğinizi görebiliyorum ancak ben sizin kişiliğinizi merak ediyorum." Dedi gözlerimin içine bakarak. Ne diyeceğimi bilemedim.

" Ne gibi şeyler" Diye sordum. Bir süre durup düşündü sonra birden elimdeki kitabı kaptı."Mesela bu kitabı neden okuduğunuz gibi" Dedi gülerek. Kitabı elinden almak için eğildiğimde kitabı daha yükseğe kaldırdı. Ayağa kalkıp kitabı benden uzaklaştırmaya başladı. "Soruma cevap alamadım ama ben." Dedi. Kitabı alamaya çalışırken " Çünkü kapağı güzel gözüküyordu." Dedim gülerek. Ben 165 santim o ise yaklaşık 185 santim boyunda iken benim o kadar yüksekten kitabı almam çok zordu. Tam yakalayacakken Brendon masanın üzerine sırt üstü düştü. Düşerken ileri doğru uzanan ayağıyla sanki çelme takmışçasına beni de onun üzerine düşürdü. Yüzüm onun omzuna denk geldi. Kafamı kaldırıp onun yüzüne baktım onun deniz mavisi gözlerine. Aramızda bilmediğim bir çekim vardı. Gittikçe ona daha çok aşık oluyordum sanki. Bana dikkatlice bakıp yavaşça gözlerini kırparken " Kitabı hep kapağına göre mi yargılarsın ?" Diye sordu gülerek. Hafif ve kısılmış sesimle " Sadece gerektiğinde." Diye cevap verdim. O an o kadar birbirimize yaklaştık ki dudaklarımız birbirini buldu. Bu sadece küçük bir öpücüktü ama benim için çok değerliydi. Çünkü bu benim ilk öpücüğümdü. Bu duyguları ilk kez hissediyordum. Brendon ' a resmen aşık olmuştum.

Kütüphaneci Barry sahte bir öksürükle bizi uyardı. Brendon' un üzerinden kalkıp kendime çeki düzen verdim.
" Teğmen Brendon rica etsem konuşabilir miyiz? " Diye sordu. Brendon elimi tutup bir öpücük kondurup "Gitmem gerek Leydim." Dedi. Giderken arkasına dönüp" Sizi bir daha görebilecek miyim Leydim?" Diye. Sordu tereddüt eden bakışlarla. " Umarım." Diye karşılık verdim. Yanımdan gidince bende çıkıp gittim. O kadar mutluydum ki ama aynı zaman da mutsuz. Nedense tuhaf hissetmiştim. İlk öpücüğümü almıştım hemde sevdiğim adamdan ama yanlış olan birşeyler varmış gibi hissediyordum.  

KANLI TAHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin