yuyu: neden açmıyorsun?
uyuyakaldın değil mi
mingiiiii
geliyorum____
yunho
kapıyı tıklattıktan birkaç saniye sonra bayan song ile karşılaşmıştım. gülümseyerek mingi'yi sorduğumda hasta olduğunu öğrenmemle yüzüm düşmüştü birden. içeri girip mingi'nin odasına adımlamış ve kapıyı tıklatmıştım. duyduğum kısık sesle içeri girerken mingi sadece gözleri gözükecek şekilde yorganın altında uzanıyor halde bana bakıyordu.
"mingi... nasıl bir anda böyle hastalandın?"
yatağa oturup elimin tersini alnına koymuştum. hafif ateşi vardı.
"bilmiyorum... sabah uyandığımda her yerim ağrıyordu. boğazım da çok kötü."
elimi yüzünde gezdirirken omzumdaki çantayı yere bırakmıştım.
"ilaçlarını içmişsin, annen de çorba hazırlıyormuş zaten. eğer kötüysen hastaneye gidelim bak, olmaz mı?"
"istemiyorum."
"tamam o zaman, ben de derse gitmeyeceğim bugün. yanında kalmak istiyorum."
"devamsızlık sorunun olmasın sonra?"
"hiç yapmadım zaten merak etme. ayrıca sen bu haldeyken nasıl giderim?"
gözlerini kapatmıştı. mingi'yi böyle görmek beni de çok üzüyordu.
"hadi uyu, ben buradayım."
yumuşacık saçlarıyla oynamıştım bir süre. duyduğum kısık mırıltılardan uyuduğunu anladığımda gülümsemiştim. çok seviyordum ben bu çocuğu.
ne zamandan beri diye kendime soracak olsaydım... bilmiyordum. genel olarak mingi ile yakın olmayı çok seviyordum zaten. fazla arkadaş canlısı olmayan ona karşı ben tam tersiydim. herkesle anlaşabildiğim için beni hep flörtöz diye bilmişti. ki doğruydu belli bir zamana kadar. kız ya da erkek fark etmeden flört ediyordum insanlarla lise sondayken.
sonra bir gün mezuniyette mingi'yi takım elbisesi içinde görmüştüm. yani hoşlanmak değildi ama o günden sonra bazı şeyler değişmişti işte, anladınız siz. kalbime söz geçiremiyordum.
öyle hemen belli etmedim. ki ben de emin değildim. evet çokça flörtüm olmuştu ama ikimizin de sevgilisi olmamıştı daha önce. ben fazla rahattım, o ise hayatının aşkını bekleyen birisiydi.
her gördüğümde hareketlerini, mimiklerini inceler olmuştum. yemek yerken dudaklarını hep öne doğru çıkartışı çok sevimli geliyordu gözüme, civcive benziyordu bu hareketiyle.
sonra yemek yaparkenki o odaklanışı aşırı havalıydı. dünyadan aniden soyutlanıyor ve önündeki malzemelere kitleniyordu. vücut yapısı da iyiydi, kol kasları bir anda belli ediyordu kendini.
aynı üniversiteyi kazandığımızda çok sevinmiştik. o gün beraber kutlama yapmış, beraber uyumuştuk günün sonunda. o kadar sarhoş olmuştu ki bir itirafta bulunmuştu.
"ilk öpücüğüm hep sen ol istemiştim yunho, biliyor muydun? ama galiba mümkün değil, biz arkadaşız. arkadaşlar öpüşemez... öpüşürlerse arkadaş olamazlar çünkü."
sonra kendi kendine gülüp uyuyakalmıştı yanımda.
o gün kalp atışlarım ilk defa bu kadar hızlanmıştı. aldığım alkol yüzünden miydi bilmiyordum, bildiğim tek şey benim de mingi'yi öpmek isteyişimdi.
sonra her şey normale dönmüştü. mingi hiçbir şey hatırlamadığı için ben de bir şey söylememiştim. beraber kayıt yaptırmaya gitmiştik, beraber yemek yiyip gündelik yaşamlarımıza devam etmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
travel with me | yungi
Teen Fictionmingi twitterda bir gönderi paylaşmaya karar verir ve viral olur. "3 ay önce sevgilinle ayrılmışsınızdır ama avrupa biletiniz iadesizdir 🤡🤡"