_____bir şeye sımsıkı sarıldığımı fark ettiğimde gözlerimi aralamıştım. yunho ile göz göze geldiğimde emin olmak için gözlerimi kırpıştırdım.
"yunho?"
"hm?"
belimi sarmalayan kolları sebebiyle geri çekilemiyordum.
"kolların..."
dememle kendini geri çekmiş ve bedenimi bırakmıştı.
"pardon, dalmışım."
pardonluk bir durum da değildi. eminim en başta ben yapışmıştım yunho'ya uyurken.
"şey sorun değil, kahvaltıya yetişmek istiyorum. hadi gidelim açlıktan ölecek gibiyim."
karnımı tutarken gülmüştüm. aslında ilk düşündüğüm şey yunho'nun yüzünü tutup öpmekti ama o bunu şimdilik bilmese olurdu.
"tamam..."
hazırlanıp kahvaltıya indiğimizde açık büfe olduğundan tabağıma canım ne isterse koymuştum. öyle ki biraz abarttığımı masaya bakınca anladım.
"cidden hepsini yiyecek misin? beklemem artık."
karşımda oturan yunho ile bakıştığımda omuz silkmiştim. yavaş yiyen bir insandım ve her zaman yunho beni beklemişti.
"yerim ben. beklemek istemiyorsan da bekleme."
kendi tabağına dönmüş ve susmuştu.
yanımızdan kim geçse yunho'ya bakıp bir şeyler söylüyordu ve benim sabrım çok sınanmıştı bile şimdiden. pek anlamasam da arada yunho'nun ne kadar yakışıklı olduğunu söyleyip duran birileri vardı. yemeğimi hızlıca yemeye çalışırken az daha boğuluyordum tabii, orası ayrı.
"mingi? iyi misin? su getireyim mi?"
öksürüp kendime gelmeye çalışırken gülümsemeye çalışmıştım.
"iyiyim iyiyim, hızlı yedim sadece."
arkama yaslanıp derin bir nefes almıştım. o sırada yanımda biten kızla bakışlarımı oraya çevirdim.
yabancı olduğu çok belliydi. ingilizce konuştuğu için anlıyordum tabii, çok hoşuna gittiğimi söyleyip numaramı istemişti.
vay be, bu yabancıların hiç utanma gibi dertleri yoktu galiba.
"sevgilisi var."
duyduğum beton gibi sesle yunho'ya dönmüştüm. acaba kulaklarım yanlış mı anlamıştı?
kız da anlamamış olacaktı ki pardon? diye tekrar sormuştu. yunho aynı soğuklukta cevap verirken kalp atışlarım hızlanmıştı istemsizce.
yani kız da inadım inat olmalıydı ki kim? diye sormuştu. utanması yoktu cidden.
baş parmağıyla kendini göstermişti sırıtırken.
ben bu çocuğu yatırır tam şuracıkta yerdim.
sakin ol mingi, sakin ol.
kız ikimize de garip bakışlar atıp ayrılmıştı yanımızdan. olayın etkisiyle yemeğime geri dönememiştim. yunho da beni dikizliyordu.
"ne o, hoşuna mı gitti?"
yanaklarım alev almaya başlıyordu. böyle sormak zorunda mıydı?
"ben lavaboya gidiyorum."
diyip kalkmıştım. arkama hiç bakmadan lavaboya ilerlerken ne hissedeceğimi şaşırmıştım. sanki hiç sevgili olmamışız gibi utanıyordum. her şey başa sarmış da flörtmüşüz gibi geliyordu.
yüzüme soğuk su tuttuktan sonra biraz aynada kendimle bakıştım. yemin ederim gururu bırakıp dudaklarına mı yapışsam diye savaşıyordum yansımamla.
"hayır hayır, hemen olmaz."
"ne olmaz?"
lavaboda yankılanan sesle yerimden sıçramış ve arkamı dönmüştüm.
yunho girişe yaslanmış beni izliyordu gülerek.
of mingi, sesli söylemesen olmuyordu değil mi?
"ben..."
kendimi açıklamaya çalışsam da diyecek pek bir şey bulamamıştım. bu kadar basitti.
yaslandığı kapıdan ayrılıp içeri girmiş ve önümde dikilmişti bir anda. birileri gelecek diye sürekli gözlerim kapıya gidiyordu istemsizce.
ne olduğunu anlamadan bileğimi tutmuş ve boş kabinin içine çekiştirmişti beni. kapıyı hızla kapadığında arasında kalmıştım tam anlamıyla.
yüzlerimizin yakınlığından ateş basmaya başlamıştı bile beni. konuşsam konuşamıyordum, hareket bile edemiyordum. ya da etmek istemiyordum, bilmiyorum.
"mingi..."
dudaklarıma doğru fısıldadığında içim titremişti. üç aydır beraber değildik ve ben tabii ki de hemen etkilenmiştim. her ne kadar çaktırmamaya çalışsam da şu an bulunduğumuz durumdan çok memnundum.
"ef...efendim?"
başını omzuma yasladığında bir süre öyle kalmıştık. sadece nefes alış verişlerimiz duyuluyordu.
"bugün değil."
"ne değil?"
neyin bugün olmadığını anlamamıştım.
"bugün olmaz. hemen olmaz. seni affedemem, çok sinirli ve kırgınım ama yüzünü her gördüğümde... dayanamıyorum."
bir anda aldığım itirafla gözlerim büyümüştü. göğsüm sıkışıyordu vücuduma dolan heyecandan.
"yunho ben..."
"bir şey deme."
öylece durmuştuk birkaç dakika boyunca. omzumdaki başını kaldırdığında göz göze gelmiştik tekrardan.
"ben odaya çıkıyorum."
beni kenara çekip kabinden çıkmış ve gitmişti.
öylece kalakalmıştım.
_____
ŞİMDİ OKUDUĞUN
travel with me | yungi
Teen Fictionmingi twitterda bir gönderi paylaşmaya karar verir ve viral olur. "3 ay önce sevgilinle ayrılmışsınızdır ama avrupa biletiniz iadesizdir 🤡🤡"