19

103 16 8
                                    



kendimizi otele zor atmıştık yorgunluktan. ilk durağımız olan milano'daydık.

resepsiyonda bize aynı odada tek yatakta kalacağımızı hatırlatan adam sayesinde asansörde heyecandan kalbim hızlanmıştı. o sıralar sevgili olduğumuzdan odaları hep böyle seçmiştik. eh, değiştirme şansımız da yoktu.

istemiyordum da zaten.

odaya girdiğimizde küçük valizi ve çantayı bir kenara koyup yatağa atmıştım kendimi yorgunluktan.

"üstündekileri değiş de öyle yat, pis pis ne yapıyorsun?"

kafamı kaldırıp yunho'ya ters ters bakmıştım.

"sanane?"

"unutma ki o yatakta beraber yatacağız. söz hakkım var yani."

oflamış ve kalkmıştım.

"iyi tamam, duşa gireceğim ben."

bir şey dememiş ve valizini açmıştı. kendi işine bakarken ben de duşa girmiştim valizimdeki lazım olan eşyaları alıp.

duştan sonra belime sardığım havluyla banyodan çıkarken yunho ile çarpışmıştım kapının dibinde durduğu için.

"pardon, iyi misin?"

endişeyle kapıya çarptığım kolumu tuttuğunda vücudum titremişti bir anda. geri çekilip aramızdaki mesafeyi açmıştım rahatsız olmasın diye.

"iyiyim, bir şey olmadı."

birkaç saniye öylece durmuştuk. sonra yunho kolunu çekmiş ve arkasını dönüp boş koltuğa oturmuştu.

"sabah erken kalk, kahvaltıyı kaçırmak istemiyorum."

"sen uyanınca git. bensiz yapamıyor musun kahvaltı?"

"sus da uyu. sen uyuduktan sonra yatacağım."

yüzümü buruşturmuştum dediği şeyle.

"niye? merak etme yemem seni. o kadar rahatsız oluyorsan başka otel bulurum ben."

yunho bakışlarını bana çıkardığında vücudumu süzmüştü. süzmek de denemez buna, ayakta yemişti resmen. sadece altımda havlu olduğunu unutmuştum.

"senden rahatsız falan olmuyorum. üstünü giyin artık."

bir şey demeden valizimden kıyafetlerimi almış ve tekrar banyoya girmiştim. önünde üstümü giymekten utandığımdan değil, yüzüm kıpkırmızı olmuştu az önceki bakışlarından dolayı.

dişlerimi de fırçalayıp banyodan çıktıktan sonra yatağa atabilmiştim sonunda kendimi. loş ışıkta koltukta oturan yunho'ya bakış atmıştım.

"neye bakıyorsun?"

"ha?"

aniden sorunca ağzımdan kaçıvermişti.

"ha... hiç. gözüm dalmış."

"duşa giriyorum ben, uyu artık sen de."

direkt banyoya girmişti bir şey dememe izin vermeden.

sırt üstü yatarken tavanı izlemeye dalmıştım. bu tatilde yunho ile aramı düzeltmek istiyordum ama beni sürekli tersliyordu. adım atasım varsa da hevesimi kırıp duruyordu. yine de beraber vakit geçirdiğimiz için çok mutluydum. hem az önce, beni nasıl süzdüğünü görmüştüm.

yorgana iyice sarılırken günün yorgunluğu bir anda bastırıvermişti. gözlerimi dinlendireyim derken uyuyakalmıştım.

____

yunho

heyecandan kalbim ağzımda atıyordu resmen.

mingi'yi o kadar özlemiştim ki birazdan beraber uyuyacağımızı düşünmek bile beni mutlu etmeye yeterdi.

yine de, hemen çizgimi bozmayacaktım. çünkü sinirliydim, kırgındım.

yaklaşık üç ay olmuştu ve kafamı dağıtmak için kendimi derslere vermiştim sadece. öyle ki fakülteyi birincilikle bitirdiğimi hocalar sayesinde öğrenmiştim.

işlerimi halledip giyinmiş ve çıkmıştım banyodan. yatağa göz attığımda mingi yarı açık ağzıyla uykuya dalmıştı bile. görüntünün sevimliliğinden gülümserken derin bir nefes vermiştim. bir hafta öncesine kadar selamlaşmıyorduk bile.

ışığı kapadıktan sonra yavaşça yatağa uzanırken uyanmaması için dikkatli hareket ediyordum. sonunda başımı yastığa koyarken sağıma dönmüş ve açık bıraktığım gece lambası sayesinde mingi'nin yüzünü incelemiştim. şu an o kadar dokunmak istiyordum ki kendimi zor tutuyordum. bundan sonra ne olacağı hakkında da bir fikrim yoktu. eminim mingi de özlemişti, sadece gururuna yediremiyordu adım atmak.

biraz öne doğru kayayım derken mingi yatakta hareketlenmişti. donup kaldığım sırada yanımdaki beden kollarını bana sarmış, kendine iyice çekmiş ve uykulu mırıltılar çıkartıp durmuştu. başını göğsüme gömerken uyanık olmadığının farkındaydım.

geri itmemiştim tabii ki. uyurken de bari tadını çıkarayım diye düşünmüştüm. hem zaten kıyamazdım.

ben de kollarımı üst bedenine sarmalamıştım sıkıca. hissettiğim rahatlık o kadar güzeldi ki gözlerimi kapatmış ve anın tadını çıkarmıştım. duştan yeni çıktığı için mis gibi kokuyordu saçları.

kurban olduğum aynı bebek gibiydi kollarım arasında.

içim öyle huzur dolmuştu ki fazla sürmemişti uykuya dalmam zaten.

_____

_____

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
travel with me | yungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin