Selaam nasılsınız??Medyada en sevdiğim şarkı var bölümle birlikte dinlerseniz çok güzel olur çünkü ben de bunu dinleyerek yazıyorum. Ama yine de araya şarkılar eklerim
Bundan sonraki bölümler normalden geç gelebilir. Sanki normalde çok erken geliyordu da hxmfjdmjfmdjdjmjdmfkkdjs
Neyse sınavlarıma odaklanacağım o yüzden bu bölümü hızlı hızlı yazacağım. Arkadaşlar yks vaar anlatabiliyor muyuum? HDKRIEKIFKEOFKEJF
Yanii bir nevi geçiş bölümü olarak düşünebiliriz bunu. Yada sezon finali? Artık gerçek hikayeyi okumaya başlıyoruz bu bölümle birlikte.
Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim bu bölümü yetiştirmek için mezuniyetimde bile yazdım hdkrısksjkdjfk. Değerinizi bilin 💋💋
İyi okumalaar 🫶🏻💋💜✨💋🫶🏻🤍
...
Aradan haftalar geçmişken Jeongguk'la hala konuşamıyordum. Sürekli bahaneler bulup yanıma çağırıyordum ama o çoğu zaman gözlerime bile bakmıyordu, baktığı zamanlarda ise bakışlarındaki asla azalmayan nefreti kalbimi deliyordu. Onun aşkını hak edecek biri olmadığımı hatırlatıyordu.
O bana her baktığımda içimden tekrarlıyordum.
Bu aşk fazla mı bana?
Fark ettim ki ben o iki hafta boyunca düşünmemişim. Düşündüğümü, bir şeyleri kafamda bitirdiğimi sanmıştım. Bu dünyadaki cehennemin sevilmemek olduğunu düşünmüştüm mesela. Öyle değilmiş. Bu dünyadaki asıl cehennem aileni kaybetmek, sevilmemek yada arkadaşlarının seni bırakması değilmiş. Asıl cehennem güçlü bir hafızaymış. Unutamamakmış. Unuttuğunu düşündüğün her şeymiş. Sevdiğini kaybetmek bir yere kadar acıtır canını. Asıl kötü olan onu unuttuğunu sanarken yanından onun gibi kokan, onun gibi yürüyen, konuşan, onun gibi bakan biri geçtiğinde her şeyi yeniden hatırlamakmış. "Çok sevdiğin ama geri döndüremeyeceğin kişiler, her hatırladığında seni tekrar tekrar terk eder." Der Tolstoy.
Askeriyede ilk göz göze geldiğimiz an inanamadım. İnanmak istemedim. Onun asker olma ihtimali bile canımı yaktı. Korktum, reddettim. Tanımadım onu. Tanımak istemedim. Onu yeniden kaybetme korkusu en acı şekilde sızlatırken yüreğimi ben hala yaşıyordum.
Ben Jeongguk'a bir kere kapıyı kapattım. Sonra hep pencere kenarında bekledim. Ne olursa olsun bana gelsin istedim. Ama böyle değil. Eskisi gibi saf temiz gelsin istedim. Her daim hatıralarımdaki gibi kaldın istedim. Çocuksu heyecanıyla beni kapıda beklesin ben geldiğimde öpücüklere boğsun istedim.
İsteklerim tamamen anlamsızmış. Bir çiçeği kuruttuktan sonra ne kadar sularsan sula o çiçek adla eskisi gibi güzel açmazmış. Geç oldu ama öğrendim. O çiçek biz zamanlar çok güzeldi ve şimdi onu atmaya kıyamıyorum. Hep benim penceremde dursun istiyorum ama orada eskiden sevdiğim çiçeği göremiyorum.
Kapım çaldığında düşüncelerimden sıyrıldım ve gir konutunu verdim.
"Park Yu Jun, Gwangju albayım."
Karşımda duran askere baktığımda yazıcım olmasını söylediğim asker olduğunu fark ettim. Hiç bir şey söylemeden odanın karşı tarafında duran küçük masayı gösterdim ve oraya geçmesini söyledim. Asker lafımı ikiletmeden masasına oturdu. Karanlığa henüz gözleri alışmamıştı belli ki. Ama ışığı açmak istediğini de söyleyemiyordu. Söylese de izin vermezdim zaten. Sadece masa lambasını açabileceğini söylediğimde derin bir nefes almış ve büyük bir istekle cılız ışığın odayı biraz daha aydınlatmasına izin vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My dear soldier// Taekook
FanfictionTaehyung erkek arkadaşını asker olmak için terk etmişti fakat erkek arkadaşının yıllar sonra asker olup karşısına çıkacağından habersizdi