4. BÖLÜM - ÇARESİZLİĞİN ÇARESİ

3.4K 141 10
                                    

Bölüm müziği
🎶Merve Özbey - Yaramızda Kalsın🎶

*

4. BÖLÜM - ÇARESİZLİĞİN ÇARESİ

Güneş iyice doğup perdelerin arasından odama sızdığında yatakta dönüp tekrar cenin pozisyonunda uzanmıştım. Işık gözümü rahatsız edince yorganı kafama kadar çektim. Gözlerim yanıyordu.

Gece uyuyamamıştım. Doğrusu bir haftadır doğru düzgün uyuyamamıştım. Amcamla olan konuşmamızdan tam bir hafta geçmişti. İki gün önce ise belki bir umut aksini düşündüğüm haber gelmişti. Babamdan sonra aramaya devam ettikleri ikinci cesedi de bulmuşlardı iki gün önce.

Harun'u... Kardeşimi...

Haberi yine amcam vermişti bana. Ama bu seferki çok farklıydı. Bu seferki acıtmıştı. Bu seferki sanki kabuk tutmuş yarayı bırak kanatmayı, bıçaklarla tekrardan deşecek cinstendi. Babamın haberini aldığımda asla acıma hissi yoktu. Babam demeye bile utanıp o sıfatı asla hak etmeyen bir insan için duygular beslemek gelmemişti içimden ki yaşattıklarından sonra asla besleyemezdim ben hiç bir duyguyu ona karşı.

Nefret dışında...

Yaşadıklarımın bedelini ödetememiştim ona. Belki çoğu insan sonunu kendi elleriyle getirişini yaşadıklarıma bedel olarak görüp düşünebilirdi ama değildi. Ben yaşattıklarının bedelini canıyla versin istemiyordum.

Onun ruhunu her gün katlettiği kızının onun karşısına ondan korkmadan, çekinmeden çıkıp, kendi ayakları üzerinde ona mecbur olmadan durabildiğini ona göstermek benim ona ödetebileceğim ve onun hiçbir şey yapamaması ona en güzel bedel olurdu.

Ama olmadı ve belki de bu daha iyi olmuştur benim için. Çünkü benim kendimi ona ispatlamama gerek yoktu. Ben onca yaşanan şeye rağmen bugünüme gelebildiysem bu benim en büyük zaferim ve intikamımdır zaten.

Hem zaten onun esir olduğu zamanlarda bile muhakkak benden haber aldığına adım kadar emindim.

Artık içimdeki savaşın son bulduğunu umuyordum. Çünkü savaşabileceğim düşmanlarım artık yoktu. Kendi varlıklarında yok olmuşlardı. Hiçlik denizine savrulmuşlardı.

Yorganın içindeki karanlıkta küçüklüğüm canlanmıştı gözümün önünde.

Harun'la birlikteydik. Yedi yaşındaydık. Okuldan yeni gelmiş, babamın evde olmadığını öğrenip annemin bize gizlice satın aldığı oyuncaklarla bahçede oyun oynuyorduk. Annem mutfaktan bizi kolaçan ettiğinde bir yandan da gözü bahçe kapısındaydı. Her an babamın gelip bizi oyuncaklarla oynar halde gördüğünde kötü bir şey yapma ihtimaline karşı koşarak yanımıza gelip bize siper olacakmış gibi tetikte bekliyordu. Göz göze geldiğimizde bana içimi sıcacık eden ve her şeye bedel olan gülümsemelerinden birini bahşetmişti. Karşılık olarak bende gülümsediğimde o yıkadığı bulaşıklara geri dönerken ben onu izlemeyi sürdürüyordum.

Yüzündeki yara yavaşça sararmaya başlıyordu artık. Yüzüne her baktığımda çok üzülüyor ve bir şey yapamıyor olmak canımı sıkıyordu. Sağ gözünün altı hala iki gece önce yediği dayağın şiddetini gösterir şekilde kendini koruyordu.

İki gece önce ben ve Harun uyurken babamın bağırış seslerine uyanmıştık. Eve değişik, korkunç adamlar gelmiş ve her yeri darmadağın edip birde babamı dövüp gitmişlerdi. Biz korkudan annemin yanına koşmuştuk ve adamlar gittikten sonra babam sanki varlığımızdan bile rahatsız oluyormuş gibi bize nefretle bakıp bütün sinirimi annemden çıkarmıştı. Harun korkudan ağlamaya başladığında önce onun yanına gidip sıkıca sarılmıştım kavganın başında. Kavga biraz daha derinleşip bu sefer babam anneme vurmaya başlayınca hızlıca ayağına yapışıp annemi ondan kurtarmaya çalışıyordum.

TOZLANMIŞ SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin