2.BÖLÜM" YETİM KALMIŞ"
"bu daha çocuk la "diye konuşan kamptaki türk askerleri sandalyede oturan ellerine bakan üst başı kir içinde olan turuncu kıvırcık saçlı genç oğlana bakıyordular.
"yazık lan çocuğa sordunuz mu kimsesi var mı "diye soran askerlerden biri. başını sallayan hayrettin "agah komutan konuşmaya gitti diğer komutanlarla öğreniriz "dedi.
açıkçası gittikleri o cami enkazından böyle bir şey beklemiyorlardı. orada yaşayan bir insanın olması mümkün olmaz iken bu genç oğlanın orada olması mucize gibi bir şeydi.
biraz sonra çadıra giren agah komutan ve balkan komutanı sandalyede oturan genç oğlana yaklaştılar.
"siz dışarı çıkın "diye askerlerine konuşan agah komutanın emri ile dışarı çıkan askerler merakla olan biteni bekliyordu.
"Mos kini frikë nga ne, ne nuk do t'ju bëjmë keq" diyen balkan komutanına baktı agah komutan genç oğlana korkmaması gerektiğini ve ona zarar vermeyeceklerini söylüyordu. arnavut dilini askeri harp okulunda okurken öğrenmişti bir görev için. dil bilmek bir askerin en önemli avantajıydı.
genç oğlanın sessizliği devam ederken agah komutan bakışlarını balkan komutanına çevirdi.
"isterseniz ben konuşayım "dediğinde balkan komutanı başını sallayarak geri çekildi.
yüzbaşı agah korkmaz sandalyede oturan balkan gencine yaklaşarak dizlerini hafif bükerek bakışlarını yere indiren oğlan ile aynı boya geldi.
"E di që keni frikë, por mos kini frikë nga ne( korkuyorsun biliyorum ama bizden korkma )" diye konuşan agah komutan ısrar ile genç oğlana bakıyordu.
"Si e ke emrin bukuroshe?(adın ne senin yakışıklı )" diyen yüzbaşıya altan korkak bir bakış atan genç oğlan hafif bir ürperdi hissetti.
bunu anlayan yüzbaşı başını sallayarak "nuk do te flasesh me mua( benimle konuşmayacak mısın )"diyen agah komutan arkasını döndüğünde duyduğu ses ile dudakları yukarı kıvrıldı.
"enis "diyen ona korkarak bakan genç oğlana baktı.
"enis "diye ismini tekrar eden agah komutan genç oğlanın önünde diz çökerek "türkçe biliyor musun enis "diyen adama başını hafifçe sallayan genç oğlan "evet "dedi. dudaklarında bir gülümseme oluşan genç adam " bana o camide ne yaptığını söyler misin "dedi genç adam.
balkan oğlanı bakışlarını yere indirdiğinde gözleri doldu. gözlerinin önüne gelen görüntüler canını yaktı.
"enis"diye konuşan agah elini genç oğlanın çenesine koyduğunda irkilerek geri çekilen oğlanın dolu mavi boncuk gözlerine baktı. dokunsa ağlayacakmış gibi bakan oğlanın gözlerine bakarken kalbine bir ağırlık çöktü genç adamın.
"anladım "diye yutkunan genç adam sadece bakışlarından bile bir insanın derdini anlayabilirdi bu koca kötü dünya da.
gözlerini yere indiren genç adam yaşadığı kayıplar geldi aklına. ailesinin ölmesi geçmişteki yaralar zihnine dolduğunda dişlerini sıkmak istedi.
gözlerini tekrar genç oğlana çevirdi. öyle bir bakışı vardı ki bu masum yüzünde bir an onu saklamak istedi temiz güzel bir yüzü vardı. çok masum bakıyordu.
"türküler söylesem o boncuk gözlerin ağlamayı bırakır mı"diye sordu agah komutan. kızıl kıvırcık saçlı oğlanın boncuk dolu mavi gözlerine baktığında dudaklarının titrediğini gördü.
"gel buraya "diye dayanamayarak genç oğlanı kendisine çekerek sarıldı. daha bir kaç saat önce bulduğu bu yetim oğlan onu çok etkilemişti. belki de onunla ortak yanları olduğu içindir.
ikisi de savaşta ailelerini kaybeden iki insandı.
*****************************************************
BU HİKAYE BENİ SARDI HA SİZ NASIL BULDUNUZ. BOL YORUM YAPMAYI BENİ TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN GENÇLER HADİ BAKALIM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZBAŞI-BXB
Teen FictionMakedonya'da başlayan bir savaş için yardıma giden Türk asker timi komutanı agah ve savaşta kimsesiz kalan Balkan oğlanı enisin hikayesi. "türküler söylesem o boncuk gözlerin ağlamayı bırakır mı"diye sordu agah komutan. kızıl saçlı oğlanın boncuk do...