vesikalık

258 28 3
                                    

Okul kapanalı bir ay olmuştu ki Figen sonunda evden çıkabilmiş ve en sevdiği yere yani sahafa gidebilmişti. Üniversite sınavı da geçmiş olduğundan kendini sadece kitap okumaya bırakmıştı. O zaman tüm acılarını unutuyor ve başkalarının mutluluklarına ortak olabiliyordu.
Bu süre zarfında Figen Ebru'nun nişanı da dahil olmak üzere evden dışarı adımını atmamıştı.

Ama şimdi kendini en huzurlu hissettiği yerlerden birindeydi. Elinde kitabı Selim ile -ki Selim aslında ikinci dereceden kuzeni sayılırdı- gereksiz bir konu üzerinde tartışıyorlardı. Bu hararetli ortamın ruhundan olsa gerek Selim gelen müşteriyi, Figen de bu müşterinin Ebru olduğunu fark etmedi.

  "Merhaba Figen." kadının sesi her zaman olduğundan daha farklı gelmişti genç kızın kulağına. Figen onu görmediği bir ayın acısını çıkarmak ister gibi uzun uzun yüzüne baktı. Hiçbir şey değişmemişti oysa.
  "Merhaba." dedi karşılık olarak. Ebru, Selim ve Figen'in yanındaki sandalyelerden birine oturdu.
  "Benim istediğim bir kitap vardı Selim, baban ajandaya yazmıştı bana onu getirebilir misin?" diye sordu, onu yanından göndermek ister gibi. Selim de bu emri aldığında ikisini yalnız bıraktı. "Nişana gelmedin." dedi kadın hayal kırıklığıyla.
  "Rahatsızdım, kendimi yormak istemedim."
  "Geçmiş olsun, kötü bir şeyin yok ya?"
  "Merak etmeyin, üşütmüşüm sadece."
"Annen de öyle söylemişti ama aklım sende kaldı o akşam."
Figen konuşmuyor, Ebru ise onu izlemekten başka bir iş yapmıyordu. Bir süre yalnız etrafı incelediler. Sonra Selim elinde bir bez çantayla geri geldi. "Bir kaç kitap daha yazıyordu, onları da koydum hocam. isterseniz bir bakın."
  "Önemli değil." diyerek Selim'in elinden kitapları aldı ve sakince inceledi. Belliydi ki içinde Figen ile konuşmak için bir heyecan ve istek vardı. "Üniversite için şehirden ayrılacağını duydum."
"Doğru duymuşsunuz." Figen, Ebru'nun yüzüne bakmaya korkuyordu. Çünkü eğer bir daha ona alışırsa asla bırakamayacaktı. Bunun yerine okuduğu kitaba bir şeyler karalıyordu.
"Nereye gidiyorsun?"
"İstanbul'a"
"Biraz uzak değil mi?"
Figen yüzünü öğretmenine çevirdi ve gözlerinin içine bakmaya sonunda cesaret edebildi. "Benimle neden konuşmak istiyorsunuz?" diye sordu genç kız. " Bana acıyor musunuz? Halim çok mu perişan?"
  Ebru paniklemiş ve ne diyeceğini bilememişti. "Hayır Figen, ben seninle konuşmayı hep çok sevdim." bir eliyle gemç kızım kolunu okşadı. Şimdi Ebru'nun parmakları Figen'in tenini ateş gibi yakıyordu.
  "Size deli gibi aşık olduğumu bile bile bana yaklaşıyorsunuz."
  "Bana aşık değilsin Figen. Bunu daha önce de söylemiştim. Bazen öğrenciler öğretmenlerine fazlaca bağlanabilirler. Bu aşk değildir."
  "Siz benim yerime ne hissettiğime karar veriyorsunuz. Ben size kızamıyorum bile." Ebru elini genç kızım bedeninden çekti ve onun yüzünü görebilecek şekilde uzaklaştı.
"Figen yoksa sen ağlıyor musun?" Genç kız bir şey söylemedi. "Bana bak nolur, gizleme yüzünü."

Figen birşey söylemedi onun istediğini de yapmadı. Ağlamak onun için epey kıymetli sayılırdı. Bu durumda Ebru'nun onu öyle görmesini istemedi. Okuduğu kitabı masanın üzerinde bırakarak sahaftan ayrıldı.
Ebru onun arkasından uzunca bakmış ama yanına tekrar gidecek cesareti bulamamıştı.

Kadın merakına yenik düşerek siyah kapaklı kitabı aldı. Tahmin ettiğinden daha da eskiydi belliki. Sayfaları neredeyse kopmak üzereydi. Ebru önce bir şiir kitabı zannetti bunu lakin sonra kısa kısa denemelerden oluştuğu sonucuna vardı. Başka birinin okuduğu kitaba böyle izinsizce bakmayı sevmezdi hiç. Yine de kendine engel olamadı. Eninde sonunda o da bir insandı ve bazen yanlış gördüğü şeyleri de yaptığı oluyordu.

Kitap çok uzun sayılmazdı yine de yaprakları kalın olduğundan ince de gözükmüyordu. Figen okuduğu son sayfaların arasına bugün çektirdiği vesikalığı koymuştu. Bu sebeple Ebru onun nerede kalmış olduğunu kolayca buldu. Göz attığı diğerlerinde olduğu gibi bu sayfanın da kenarlarına küçük şiirler karalanmıştı. Ebru bu şiirlerin hala kendisiyle ilgili olduğunu düşünmüyor, Figen'in aşkını göz ardı ediyordu. Ona göre bir kadın başka bir kadına üstelik öğretmenine aşık olamazdı.

  Vesikalık fotoğrafların koyulduğu ince plastiğin içinden bir tanesini çıkardı. Figen'i diğer öğrencilerinden hiç ayırmamış bile olsa ona her zaman daha yakın hissederdi kendini. Bunun nedeni belki de uzak da olsa akraba olmalarındandı. En azından Ebru hep böyle olması gerektiğini düşündü.
  Fotoğraflardan birini saklamak için kendisi aldı. Elbet buna da bir kılıf bulacak aslında Figen'i yalnız öğrencisi olarak gördüğünü söyleyip duracaktı.

  Ebru bilmiyordu ki bu küçük vesikalığı cüzdanında yıllarca saklayacaktı.

***

gökyüzüne bakarken gördüm, bir yıldız eksik bugün. | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin