tablo

188 25 8
                                    

  "Biraz daha sağa kaydırırsan daha iyi olur sanırım Figen."
  Genç kız bu komutu aldığında elindeki tabloyu Ebru'num istediği gibi yana kaydırdı. "Böyle güzel oldu mu?"

  "Evet, şimdi in merdivenden. Düşeceksin diye korkuyorum."

"Ama ben size yukarıdan bakmaya alıştım." dedi naza çekerek. Son günlerde kadın ona tahmin edemeyeceği kadar yakın davranıyordu. Çünkü Ebru sonunda kendine gelmiş, sürekli ağlayan halinden neredeyse eser kalmamıştı. Halbuki Ayhan'ın onu aldattığını öğreneli en fazla 3 hafta olmuştu.
  Yine de Ebru bu durumu kendi içinde çözmüş, Ayhan'a boşanmak istediğini söylediğinde kötü bir tepkiyle karşılaşmamıştı. Yanında Figen olmasa, onun merhametini ve desteğini hissetmese boşanmak istemeyebilirdi lakin Figen onu öyle yalın ve çıkarsız sevmişti ki Ayhan için onun kollarında ağlarken bile tek bir sitem duymamıştı onun ağzından. Figen sevgisini Ebru'dan hiç esirgememişti.
  Şimdi Ebru kendi içinde çok daha büyük bir savaş veriyordu. Figen'in duygularını kullanmak onu apansız bir acıya sürüklüyor bu acıyı da genç kızla paylaşmadan kendinden uzaklaştıramıyordu.

Figen'i sevebilir miydi? Ona kimse aşık olmanın bu kadar savunmasız olduğunu öğretmemişti oysa ki. Bazen Figen'in ellerini tutuyor, ve tarifi imkansız mutlak bir huzura çekiliyordu.
Lakin bu ne kadar sürecekti? Ebru elbette bir aile kurmak isteyecek, akrabalarının yahut insanların yanında rahatça sevgilisinden bahsedecekti.

Bir kadını sevmek yasak olmamalı diye düşündü. Sonra ne kadar hatalı olduğunu anladı. Figen'e karşı anlamlandırmakta zorlandığı hislerini artık bir sonuca kavuşturmuştu. Çünkü Ebru genç kızın yanında olduğu her an ona biraz daha bağlandığını ve nihayet Figen'i tamamen arzuladığını kabul etmek zorunda kalmıştı.

"Sen merdivenden sağ salim in, bu yukarıdan bakma meselesini düşünürüz elbet." güldü ve kızın kolundan tutarak ona merdivenden inerken yardım ettiğini düşündü. Ebru Figen'i izliyor genç kız bu sırada merdiveni kitaplığın arkasına saklıyordu.

"Ya öyle mi?" diyerek Ebruya yaklaştı. "Nasıl yapacaksınız bunu?"

  Ebru bir süre düşündü. Sonra gözüne kestirdiği tekli koltuklardan bir tanesine oturdu. Parmağı ile gel işareti yaparken çoktan bağdaş kurup arkasına yaslanmıştı. "Gel yanıma, bak böyle de senden kısayım."

  Figen kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Koltuğun kenarında durdu ve parmaklarıyla Ebru'nun çenesini okşadı. "Oldukça pratik zekalısınız, bunu inkar edemeyeceğim."

  Ebru genç kızın elini tuttu ve bileğinden avuç içine uzanan kısma küçük lakin ıslak bir öpücük kondurdu. "Figen ya, benimle yaşasana sen."

  Figen şaşkınlıktan olsa gerek elini bir anda geri çekmişti. "Ne, siz ciddi misiniz?"

  "Evet, hem sen de sürekli yurttaki sorunlarla uğraşıyorsun ne gerek var. Bu ev yeterince büyük elbette ikimiz de sığarız." Ebru tekli koltuktan kalktı ve küçük komodinin üst çekmesinden bir anahtarlık çıkardı. "Birkaç gün oldu sana anahtar çıkartalı ama bir türlü soramıyordum." Kadın genç kızın elini tuttu ve avcunun içine anahtarı bıraktı. "Senin için çok güzel bir anahtarlık buldum hem, üzerinde küçük çizgiroman motifleri var."

  "Teşekkür ederim." diyerek sarıldı Ebru'nun boynuna. Ebru'nun elleri ise Figen'in belini tamamiyle sarmıştı.

  "Seni seviyorum." diye fısıldadı Figen'in kulağına. " Üzgünüm, bunu fark etmek bu kadar uzun sürmemeliydi."

gökyüzüne bakarken gördüm, bir yıldız eksik bugün. | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin