6.BÖLÜM

103 14 0
                                    

Felix o gün başına giren ağrıyla uyanmıştı. Biraz etrafına bakındı çünkü burası hiç tanıdık gelmemişti.

Etrafta ışık olarak sadece bir masa lambası vardı. Masa lambası karanlık odayı yeteri kadar aydınlatmıyordu. Üstelik kapıya yakın bir yerde öylece bırakılmış şekilde duruyordu. Felix'in üzerinde bulunduğu yatak demeye bin şahit isteyen eski bir bazadan ibaretti. Oda oldukça karanlıktı. Bu yüzden Felix çevresinde olup bitenleri anlamakta zorlanıyordu.

Biraz daha etrafına bakıldı. Sonra nasıl buraya geldiğini hatırlamaya çalıştı.
Kendi beynini buna zorlarken nefesinin daraldığını, kalp atışlarının hızlanmaya başladığını fark etti. Ne olduğunu kavrayamadan gözleri kararmıştı. Bununla birlikte olduğu yere tekrar yatmıştı. Sonrada bir daha kendini kaldıracak güç bulamamış ve uykuya bırakmıştı tekrar kendini.

Felix bu odaya nasıl geldi?
İşte böyle.
Hyunjin eve geldiklerinde Felix' e zorla içirdiği suyun içerisine uyku ilacı koymuştu. Tabii bunu biraz abartmış olabilir. Felix uyuduktan sonra onu bir odaya kapatmıştı. Bu oda hiçbir işlevi olmayan eski sahipleri tarafından basit bir depo olarak kullanılıyordu. Hyunjin ise bunu duyunca Felix'i buraya kapatmak ve onu evde hiç görmek istememişti.

Hyunjin evin her tarafını gezmiş ve kendine en güzel odayı seçmiş oraya yerleşmişti. Bu oda Hyunjin ve Felix için hazırlanmış zarif bir dekoru olan odaydı.

/////////

Zaman iyice geçmişti. Hyunjin odaya tam olarak yerleşmiş ve Felix'i unutmuştu.
Bu iyi bir haber miydi yoksa kötü mü?  Felix için ikiside değildi. Onun için cevap cehennemdi. Bu odadan bir an önce çıkmak istiyordu. Daha doğrusu buradan çıkıp başka herhangi bir yere gidip yok olmak istiyordu.

Felix kendine çoktan gelmişti. Uyumadan önce ne yaşadığına bir türlü anlam verememiştim. Şu an ise neredeyse boş olan odanın duvarının dibine sinmişti.
Kapıyı açmayı denesede bu denemesinde başarılı olamamıştı. O da duvarın dibinde birinin gelmesini bekliyordu.

Bu bekleyiş yaklaşık on dakika sonra son bulmuştu.  Hyunjin içeriye girmişti. İlk karanlıktan ötürü Felix' i görememiş gözleri karanlığa alışınca anca görebilmişti. Odada bulunan varlığı ile yokluğu bir olan masa lambası hiçbir işe yaramıyordu.

Hyunjin yavaşça Felix'in yanına adımlamıştı. Yanına gelince Felix'in yanına çökmüştü. Ardından konuşmaya başladı.

Hyunjin : Ne oldu? Tek mi kaldın sen. Ayyy kıyamam. Bak şimdi biliyorum sende okuyorsun, aynı şekilde bende. Neyse sana bir fırsat sunmak istiyorum.
Sana vereceğim odada benim gözüme gözükmeden kalırsan seni bu odadan çıkartabilirim.

Bir süre Felix'ten cevap gelmesini bekledi. Felix konuşmayınca olan siniri iki katına çoktan çıkmıştı bile. Felix'in yakasına yapışmış ve kendine fark etmeden daha çok yakınlaştırmıştı.

Felix' e sadece konuş konuş konuş diye bağırıyordu. Felix ise sadece başını sallıyordu. Hyunjin pes etmiş şekilde sinirli bir nefes vermişti. Felix'in kolunu yakaladığı gibi çekmeye başlamıştı. Hâlâ hıncını alamamıştı. Ama şimdi sırası değildi. Konuşamayan birini konuşturmak kan pompalamayan vücudu hayata döndürmek gibi diye düşündü Hyunjin.

Hyunjin, Felix'i kalacağı odanın önüne getirmişti. Odanın kapısını sert bir şekilde açmıştı. Ardından Felix'in narin bedenini sanki bir un çuvalıymış gibi yere fırlatmıştı. Felix daha ne olduğunu anlayamadan önünde dikilen büyük beden çoktan söze girmişti.

Hyunjin: Sen bilirsin. İster konuş, ister konuşma ama şunu bil. Sen bu evde olduğun sürece sana olan kinim daha da büyüyecek. Ve bu nefret kolay kolay geçmez. Beni biliyorsun...

Hyunjin konuşmaya devam ederken küçük bedenin gözleri çoktan sulanmaya başlamıştı. Felix'in çok naif bir kişiliği vardı. Dışarıdan bir ezik gibi görünsede aslında işler çok farklıydı. Felix, yardımseverdi. Bir o kadar da alıngandı. Kitap okumayı çok severdi. Konuşamadığı için "Sanki kitaplar benim yerime konuşup kendi aralarında dans ediyorlar" diye düşünüyordu.

Hyunjin, Felix'in dolan gözlerini fark etmişti. Kendi içinden "Ben bu kadar korkunç bir insan mıyım?" diye düşünmeye çoktan başlamıştı. Evet Felix, Hyunjin'i her gördüğünde gözleri dolardı. Ama bunu belli etmezdi. Tabii bu döverken ya da sözlü şiddet uygularken geçerli değildi.
Hyunjin gözlerinden yaşlar süzülen zayıf bedene baktı. Ardından kendini tutamamış ve gülmeye başlamıştı. Küçük beden bu duygu değişiminden daha çok korkmuş ve bu sefer kelimenin tam anlamıyla ağlamaya başladı.

Hyunjin gülmesini zorla durdurdu. Ardından söze başladı.

Hyunjin : Benden bu kadar mı korkuyorsun? Neyse kork daha iyi. Bu ev sana zindan olacak bundan emin ol. Bu arada benim çok yakın arkadaşlarım gelecek.
Bu yüzden yakın davranmak zorundayız. En ufak hareketinde yakarım seni ona göre ayağını denk al.

Felix zorda olsa kabul etmek zorunda kalmıştı.
Hyunjin'in istediklerini zorla giymişti. Yaklaşık yarım saat sonra Felix için zindan olan saatler başlamak üzereydi.

_-_-_--__--_-_-_-_-_-__--_-_-_-__-_--_-__--_-_-__--_-_-__-_--__-_--__-_-_-_-_-_-_-_--__--__-_-_-_-

ZORBA İLE HAYAT | HYUNLIXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin