8.BÖLÜM

90 10 4
                                    

Sabah Felix sabah konuştukları konunun etkisinden çıkamamıştı. Aslında haklıydı. Kim olsa çıkamazdı.
Şu an kendisini banyoya atmış duvarın dibinde olanları düşünüyordu.

Ne olmuştu da Hyunjin böyle bir şey söylemişti. Küçük beden buna inanmakta zorluk çekiyordu.

Her neyse diyip oturduğu yerden kalktı. Elini yüzünü yıkadı ve kapıyı açıp çıktı.
Çıkmasıyla beraber kulağına dolan Bir takım sesler vardı. Bu sesler mutfaktan geliyordu. Galiba Hyunjin kahvaltı için bir şeyler hazırlıyordu. Tekrar bir şey yapar korkusu bütün bedenini sarmıştı. Mutfağa gidemedi. Onun yerine salona gidip üçlü koltuğa oturdu. Ardından telefonunda gezinmeye başladı.

Bu sırada Hyunjin kahvaltıyı hazırlamış ve Felix' e sesleniyordu. Defalarca kez seslenmesine rağmen Felix duymuyordu ya da duymamazlıktan geliyordu.

Aslında Felix duymuyordu çünkü dersleriyle alakalı bir video izliyordu ve izlediği şeyede çok odaklanmıştı. Felix kolay odaklanamaz odaklandığı zaman ise odağı kolay bozulmazdı. Hyunjin, Felix ses vermeyince gelen seslerden Felix'in salonda olduğunu anlamış ve yanına gitmişti. Kapı pervazına yaslanıp biraz küçük bedeni izlemişti. Sonra kendine gelip yanına oturmuştu.

Küçük beden yanında oluşan ağırlıkla ufak bir çığlık atmıştı. Bununla birlikte telefonu elinden fırlayıp yere düşmüştü. Sonuçta bunu beklemiyordu. Hyunjin, Felix'in çığlığı ile ufaktan korkmuş olsa dahi tepki vermemiş istifini bozmamıştı.

Hyunjin : Korkma benim ve sana bir şey yapmak için gelmedim.

Hyunjin bu söylediklerinden sonra yere eğilip Felix'in yere düşürdüğü telefonu alıp eline vermişti ona şaşkınlıkla bakan küçük bedenin.

Felix: Te-teşekkür e-e-ederim

Büyük beden tebessüm etmekle yetinmişti.

Hyunjin : Hadi kahvaltı edelim. Yoksa açlıktan seni bile yiyebilirim.

Bunu dedikten sonra büyük beden kahkaha atmıştı. Bunu gören küçük bedende ona katılmış ve sıcak bir ortam oluşmuştu.

><<><><>><<>><><><><><><><><><><<>><<><>><><<>><><><

Felix, sabah uyandığı yatağın üzerinde yüz üstü yatıp ders çalışıyordu. Ama ne yazık ki çalıştığından pekte verim alamayordu. Hyunjin'in bu kadar iyi davranması ona garip gelirken bir yandan bu davranışların altından bir şey çıkar mı diye düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.

Sonunda odaklanmayı güçte olsa başarmış ve yaklaşık bir saattir aralıksız ders çalışıyordu. Hyunjin ise aşağıda telefonu ile vakit öldürüyordu. Küçük bedene düşünecek zaman tanımak ve ona alışmasın istiyordu. Onu zorbalamak istememişti aslında.

Hyunjin aradan geçen bir saate zor dayanmış ve sabırlarının sonlarına çoktan gelmişti. Yattığı koltuktan doğruldu. Sonra hangi bahane ile Felix'in yanına gidebilirim diye düşündü. Çok geçmeden aklına çoktan bir fikir gelmişti. Oturduğu koltuktan kalktı ve mutfağa gitti. Buzdolabının kapağını açıp meyvelerin nerede olduğunu bulmaya çalıştı. Sonra gözüne buzdolabının meyveleri ve sebzeleri koymak için ayrılan yer ilişti. İçinden ne kadar aptalım diye geçirdi.

Buzdolabından çilek ve erik çıkardı. Ardından buzdolabının kapağını kapatıp elinde olan meyveleri tezgaha bıraktı. Dolapları biraz karıştırdıktan sonra azalan tabakların içinden kase bulmayı başarmıştı. Meyvelerin hepsini tek tek yıkayıp kaseye koydu. Tabii çilekleri saplarını kesmeyi unutmadı. Kaseyi eline alıp merdivenlere ilerledi. Merdivenleri ağır ağır çıktıktan sonra tam karşısında olan odanın kapısını tıklayıp içeri girdi.

Karşısında yatakta yatan şaşkın gözlerle ona bakan bir beden beklemesede bozuntuya vermedi. Küçük beden söze gireceği zaman sözünü kesti ve konuşmaya başladı büyük beden.

Hyunjin : Ders çalışırken bir şeyler atıştırmak iyi gider bence.

Söylediklerinden sonra yatağa doğru adımladı ve küçük bedenin yanına oturdu.  Felix hemen olduğu yerde doğrulup teşekkür etti.

Büyük beden gülümseyip elindeki meyve dolu kaseyi küçük bedene doğru uzattı.

Hyunjin : Akşama ne yemek istersin? Bak şüphen olmasın elim lezzetlidir ve güzel yemekler yapabilirim.

Felix kendisine neden sorduğunu merak etmişti açıkçası. Aynı zamanda ne diyeceğini de bilememişti.

Felix: Sen ne istersen onu yap. Ben yerim sıkıntı olmaz.

Hyunjin düşünceli bir şeklide mırıldandı.  Aklında birçok yemek canlanmıştı. Bu durum karşında ise karnı acımadan edememişti.

Hyunjin : Tamam benim aklıma çok güzel şeyler geldi. Ben onları yapmaya gidiyorum. Sende dersine devam edebilirsin.
Yemek hazır olunca seni çağırırım.

Konuşması bittikten sonra küçük bedenin yanağından öpmüş ve hızlı adımlarla odayı terk etmişti. Küçük beden neye uğradığını şaşırmış, yüzü kızarmaya başlamıştı. Neden utanmıştı? Yoksa etkilenmiş miydi? Bilinmez ama kapıyı kapattıktan sonra büyük bedende tuttuğu nefesi bırakmış ve küçük beden ile aynı duyguları hissetmeye başlamıştı. Nasıl bu hale gelmişlerdi?

Hyunjin eskiden neden Felix' e zarar vermekten hoşlanırken şimdi ise saçının bir teline bile zarar gelmesinden korkar olmuştu?

İşte bu hislerin tümünün adı aşk. Aşk üç harften meydana gelse bile içine sığamayacak kadar kelimeleri  kapsar.

Gerçek aşklar nefretle başlar derler ya.  İşte Hyunjin ve Felix'in hikayeside bunun gibi.

İkili birbirinden nefret ederken aynı evde yaşamaya başlamaları mı onların aşk damarlarını kabarmıştı?

<><>><><><><><<>><><><<><><><><<>><><><<>><<>><><<>><><<><><><><>><<><><>><<>><<><>><<>><><><<><><>><><<><

Umarım Beğenirsiniz 🥰🥰🥰🥰

ZORBA İLE HAYAT | HYUNLIXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin