AĞAÇ KABUĞU

14 1 1
                                    

Freya, koşup Odur 'a sarılır.

Odur, Freya' nın saçları okşayıp kucağına atıp jipine dogru gider.

Önce kapıyı açıp Freyayı oturtup kemerini baglar.

Odur : Biraz bekler misin?

Freya : Peki kocacığım.

Odur : Kocacığım?

Freya : İstemiyor musun?

İstemiyorsan öyle seslenmem, üzgünüm.

Odur : Hayır, hoşuma gitti, karıcığım.

Üzgünüm deyip durma, artık üzülmen yasak!

Freya, gülümser.

Freya : İstemiyorum, gitme!

Gidelim, lütfen.

Odur, Freya 'nın gözüne baktı, kötü müdürden kaçmak degil de aslında yalnız kalkmaktan daha çok korktuğunu fark etti.

Jipinin kapısını yavaşça kapattı.

Arabasına binip motoru çalıştırıp sürmeye başladı.

Bir yandan arabadan çıkan gürültü motor sesi diger taraftan tepedeki büyük agaçtaki  kuşların çığlıkları dinledi Freya.

Freya 'nın hoşuna gidiyordu normal insanların katlanamadığı sorunlar.

Bebekliginden beri bu yetimanedeydi.

Dışarıyı sadece tepeden görüyor arada yemekanedeki bozuk televizyonu izliyordu.

Vaktinin çoğunu temizlik ve kütüpanedeki eski kitaplara bakmakla geçiyordu.

Jipinin camını yavaşça açıp elini dışarıya çıkardı.

Saçlarının uzun oldugunu vücudunun çörük içinde degilde normal ve güzel oldugunu hayal etti.

Beyaz yırtık paçavraları o an görmedi, beyaz uzun bir elbise farz etti.

Tenine deyen rüzgarı görürcesine, rüzgarı hissetmek böyle mi bir şey görmeden hissediyorum, dedi, kendine.

Odur da Freya bakıyor gülümsüyordu.

Freya birden izlendiğini düşünüp Odur 'a döndü.

Yüzünde hiçbir ifade barındırmadan aklından " Ya Odur' un karanlık tarafı da varsa ya o da bana..." aslında Odur da karanlık bir tarafı da görmüştü fakat onun karanlık tarafına da çekilmişti, nedenini bilmeden.

Freya : Hayır, yine de yanında olacağım, seni istiyorum.

Odur : İstediğini biliyorum, görüyorum da konu ne Freya?

Freya : Ha!

Hiçbir şey.

Odur arabayı durdurdu.

Çok ilerde ormanın arkasında  şatoya benziyen siyah bir malikane vardı.

Freya : Burada mı yaşayacağım, Odur?

Odur : Sana milyonerim derken ciddiydim.

Hayır Freya, seni görürsem başın belaya girer, benim degil fakat senin.

Freya : Nasıl yani?

İçinden sesinde mi kötü bir hikayen var be Odur, dedi.

Freya : Peki niye geldik o zaman buraya ve neden bela...

Odur Freyayı kucağına alıp sırtına attı.

Ormana girip yokuştan yukarı çıktı.

Agaçların dalları eliyle Freyaya çarpmasın diye itiyor, elleri kanasa da onu korumaya çalışıyordu.

Zaten yara içinde olan küçük bedenine birde kendi zarar vermek istemiyordu.

Freya : Kocacım, umarım beni öldürüp bir kuyuya atmayacaksın öyleyse beni denizde boğmalıydın.

Odur : Haklısın, bunu neden daha önce  düşünmedim ki ben bu fırsatı kaçırdığıma inanamıyorum!

Freya : Ya Odur!

Odur : Şapsalsın Freya.

Cidden şapsalsın, şapsal olduğun kadar da tatlısın.

Tatlı şey.

İnsan karısı olacak kadını niye öldürür.

Odur, kocaman bir çınarın önünde durup Freyayı indirdi.

Odur : Birazdan göreceklerine şaşırma karıcığım, sana milyoner olduğu mu daha önce demiştim.

Freya : Milyonermiş, agaç kabuğu bu  içide karanlık ne olabilir ki?

Şapsal olan sensin.

FREYA VE İKİ KOCASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin