O gün Kota, yine, yalnız başına evden ayrıldı. Aoto, bu sefer onu takip etmeye niyetliydi. Biraz bekledikten sonra kapıya yöneldi.
"Antremandayken çantamı parkta unutmuşum." Dedi ve Taginin inanmayan bakışları arasında evden çıkıp Kota'nın peşine düştü.
Kota, koruya yıkın bir yerde ağaçları izlerken oturdu. Bu sırada Aoto, terk edilmiş depoyu inceledi. Kırık camdan içeri balktığında birkaç adam gördü, kıyafet ve giyim tarzlarından örgütü tanıdı.
Sanki dizlerinin bağı şiddetle çözülmüvermiş gibi titreyerek yere yığılmanın eşiğindeydi. Kaçtıklanı örgütün merkezlerinden, ya da her ne alarak kullanıyorlarsa, biri burunlarının dibindeydi. Aoto, hızla koşup uzaklaşmayı, kaçmayı düşündü. Tagi yi de alıp bir da önce ayrılmalıydılar. Ancak onu durduran bir şey vardı...
Kota, hala ağaçların yanındayken depodan çıkmakta olan adamları gördü. Bir hafta önce rastladığı ama bir daha geldiklerini görmediği adamların koruya şans eseri gelmiş oldukların düşünmüştü, ta ki şimdi tekrar göre ne kadar.
Aniden bin kolun kendisini çektiğini hissederek korkuya kapıldı. Kendisini saklanmak için ağacın arkasına çeken kişinin yüzünü görmese bağıracaktı. Aoto'nun yüzünü görünce içini hem bir rahatlama hem de şaşkınlık kapladı.
"Neler oluyor?"
Kota konuştuğu sırada Aoto, sessiz olmasını iseret etti. Adamların, onları fark etmesini istemiyordu. Bir an önce kaçmalılardı ancak adamlar gidecekleri yönü kapıyordu.
"Ne işin varr burada?" Aoto, fısıldadı. Sesinde Kota'yı neredeyse azarlayan bir tını vardı.
"Beni takip mi ediyorsun??"
"İyi ki etmişim!"
Fısıldaşırken gözlerini adamlardan ayırmıyorlardı. Aniden onlanden biriyle göz göze geldiler. Donakalımışlardı. Adamlar, onları fark etmiş üzerlerine doğru geliyorlardı. İkisinin de gözleri korkudan fal taşı gibi açıldığında, gözbebekleri küçücük kaldı.
Hızla korunun sık ağaçlarının arasına daldılar. Hala mesafe farkını koruyorlardı. Yavaşca batmakta olan gün ışığında izlerini izlerini kaybettirmeye çalışıyorlardı.. Aoto, bunu ağaçlar arasında zikzaklar halinde koşarak yapabileceklerini düşündü ancak açıklamaya vakit yoktu. Kota'nın elini tuttu ve çekerek kendisiyle senkronize olacak şekilde aynı yöne koşmasını sağladı.
Kurtulmak için yapabilecekleri tek şey koşmaya devam etmekti...
Hava karandığında arkalarındaki takip sesleri tamamen kaybolmuştu. Biraz daha yavaşlasalar da ağaçların arasında ilerlemeye devam ettiler.
"Korunun sonu nereye çıkıyor?"
"Ana otoyola çıkıyor" Kota, emin olmak için birkaç saniye düşündükten sonra yanıtladı.
"Oraya ulaşırsak..."
"Kurtuluruz." Kota, Aoto'nun başlamış olduğu cümleyi tamamladı ve Aoto kafasını sallayarak onayladı.
"Sesler kesildi, geri dönmüş olmalılar." Aoto, daha çok sesli düşünüyormuş gibi bir halle konuşuyordu. "Hava karardı, yola devam edemeyiz."
"Doğru." Bir ağacın dibine oturdu ve kısık ama hesap sorarcasına söyledi. "Neden beni takip ediyordun?"
"Asıl sen cevap ver böyle tekinsiz bir yere neden sürekli gelip duruyordun?!!" Kota'nın hesap sorması üzerine Aoto'nın sinirleri gerilmişti. Bu koruya geldiği için ona içten içe kızıyordu.
"Önce ben sordum."
"İyi." Aoto, içini çekerek sakinleşti ve anlatmaya başladı. "Beni odana çağırdığın gece kutuda sakladığın kağıtlar dikkatimi çekti. Ancak kenarında gördüğüm amblem kanımı dondurdu. Şüphelerimden emin olmak için kutuyu açmam gerekiyordu. Bu yüzden gizlice odana girdim. Düşündüklerim doğruymuş... Notlardan birinin üzerindeki amblem bizim yetimhaneden, yani kendilerinden, kaçtığımız örgüte aitti.
Sonraki bir hafta boyunca seni izledim ve sıklıkla gizlice bir yere gittiğini anladım. Takip edip öğrenmeye karar verdim. Söyle şimdi neden buraya gelip duruyorsun?"
Kota'nın yüzünü dehşete düşmüş bir ifade kapladı. Bunca zamandır tehdit edildiği kişilerin tehlikeli bir örgüt olduğunu öğrenmek ve az önce kaçtıkları o adamları düşünmek... Bir süre kendinden geçmiş halde durduktan sonra Aoto'nun sorusuna cevap vermek için kendini konuşmaya zorladı.
"Ben... bazen duygularıma hakim olmakta zorluk çekiyorum. Sanki öfkem bir anda tüm kontrolü ele alıyor. Düşünmeyi bırakıp öfkemin bana emrettiği seyler yapıyorum." Tüm bunları söylemek Kota için çok zordu. Kendine bile ilk defa itiraf etmişti. "İşte, böyle zamanlarda bu koruyu gelir, sakinleşmeyi ummardım. Ağaçların ve dağın huzur veren manzarası ve sessizligin oluşturduğu sükunet beni kendime getirirdi." Yüzü tekrardan korku doldu. "Burada bir örgüt merkezi olacağını bilmiyordum..." Sözlerine hafif bir suçluluk tınısı da eşlik ediyordu.
"Seni fark etmiş ve hedef belirlemiş olmalılar... Notlardan kimsenin haberi yoktu, değil mi?"
"Hayır."
"Yani kimse burada olduğumuzu bilmiyor."
"Endişelenmeye başlamışlardır..."
Tahminleri doğruydu. Furuya villasında büyük bir panik hakimdi ve bu panik sadece ev sakinleriyle sınırlı değil, tüm arkadaşlarına yayılmıştı..
Hava kararmak üzereyken Tagi ve Ryuuji, Aoto'yu aramak için parka gitmiş hala antremen yapmakta olen Reika ile karşılaşmışlardı. Reika, Aoto'nun parka aslında hiç gelmemiş olduğunu söylemişti. Bunun üzerine çevreye bakınıp elleri boş halde villaya dönmüşlerdi. Kota da hala ortalarda yoktu, endişe ve korkuları gitgide büyüyordu.
Tagi karamsarlık içinde dört dönerken Aoto'nun odasına bıraktığı notu fark etti. Aceleyle yazılmış bu not İspanyolca'ydı.
"Nosotros no estamos a salvo."
(Güvende değiliz.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑮𝒓𝒂𝒏 𝑬𝒔𝒄𝒂𝒑𝒆 | Aokota | Ginga E Kickoff!! ヅ (Victory Kickoff!!)
FanfictionTekinsiz bir yetimhanede zorluklarla dolu bir hayat süren Aoto ve can dostu Tagi, gizli bir örgütün yapmakta olduğu hain planları öğrendiklerinde kaçmaktan başka çareleri kalmaz. Bu büyük kaçış, kendileri de dahil birçok kişinin hayatını derinden et...