🫐7🫐

118 16 13
                                    

Sessizdi etraf.

Regulus uyumuştu. Elimde uyumuştu resmen. Tam bir bebek gibi. O kadar tatlıydı ki bu haliyle.

Üşümesin diye üzerini örtmüş yanında uzanıyordum. Nefesleri düzenliydi.

Saate baktım. Gece yarısına geliyordu. Aslında, normal şartlar altında kalkıp giderdim. Ama Regulus'un yanımda uyuduğu bir an normal şartlara dahil olamazdı.

Kalmak istiyordum yanında. Geçen sefer o uyanmadan kalkıp odadan çıkmıştım. Sabah uyandığında yanı boş uyanmıştı. Bunu takmadığından emindim. Yine de içimde bir yerde bunun hoş olmadığına karar verdim.

Onun yanındaki yastığa kafamı iyice gömüp yüzümü ona çevirirken tereddüt etmedim.

Aşırı huzurlu hissettiriyordu.

Gözlerimi kapatırken yüzüme vuran son şey onun nefesiydi. Aynı şekilde sabah uyandığımda onun nefesi vuruyordu yüzüme.

Ama fazlalık olarak yüzümde gezinen baş parmağı da vardı. Tıpkı benim dün gece onun yüzünde gezdirdiğim gibi zarifti.

Naif bir şekildeydi. Beni uyandırmaktan korkuyordu. Kıyamıyordu dokunmaya.

Onun bana dokunmaktan çekinmesi manyak hoşuma gitmişti. Amına koyayım ya çok eğlenceliydi. Yeni güncelleme gelmişti Regulus'a. Daha tatlı olmuştu.

Onun ile zaman geçirmek ilk başlardan farklıydı. Artık daha eğlenceliydi.

Bana soğuk davranmadığı, terslemediğinde iyiydik. Güzeldi.

Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Eli duraksadı ama bu çok kısa sürdü. Sonrasında ufak bir kahkaha bıraktı odanın yankısına.

"Seni oyunbozan. Madem uyandın neden rol yapıyorsun bana?"

Sesi kızgın değildi, keyifli geliyordu. İçimden ona nazlanmak geldi. Onun yanında çocuklaşmak istedim. Onun yanında her şey birden olmak istiyordum. Beni her türlü konuma sokabilirdi sanki.

Gözlerimi açmadan eline sürtündüm. Bunun üzerine ellerini saçlarıma çıkardı.

"Sanırım bana sırnaşmak istiyorsun."

Gülümsedim.

"Onu nereden çıkardın?"

Sesini meraklıymış gibi tutmaya çalıştı. "Acaba nereden çıkardım?"

Bu an bizim için fazla tatlıydı. Biz bu muyduk? Daha sert bir tavır vardı bizim aramızda. Asla aşılamayan duvarlar. O zaman bu neydi şimdi? Bu bizim kalıplarımızın dışında bir andı. İkimiz de biliyorduk. Ama sanki role bürünmüş oyuncular misali kendimiz gibi davranmıyorduk.

Anın içinde kaybolmuştuk.

Yüzümü yastıktan kaldırıp onun yüzüne yaklaştırdım. Geri çevirecek oldu. Ama yapmadı. Kabul etti.

"Dün gece horladın."

Kaşları kalktı.

"Ben horlamam."

Horlamadığını biliyordum. Sadece eğlencesine takılıyordum. Omuz silktim.

"Demek horluyormuşsun."

"İmkanı yok."

Gözleri dudaklarıma indi. Nedense ne zaman yakın dursak, yüzlerimiz yakınlaşsa ikimizden birinin gözleri diğerinin dudağına kayıyordu.

Ama bu normal sayılırdı. Sonuçta dip dibeydik. Kim olsa dudağa bakardı. Anlam çıkarmaya gerek yoktu.

En son beni şaşırtarak ani bir şekilde kollarımı tutarak üzerime eğildi. Kafam yastığa değiyordu.

i can fix him, jegulusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin