🫐3🫐

166 22 32
                                    

"Akşam nerelerdeydin?" dedi Remus merakla. "Hiç...derin bir uyku çekmişim, odamdaydım." diye cevap verdim.

Asla akşam Regulus ile değildim ve onun kafayı çekmesini izlememiştim.

Regulus bütün akşam yanımdaydı. Sessiz sakin kafayı çekip duvarı falan izlemişti. Sabaha karşı beşte uyuyakaldığında oradan ayrılmış, odama gelip sıcak bir duş alıp yarım saat kadar uyumuştum.

Daha sonra da Remus arayıp kahvaltıya çağırmıştı. Kendimi kafeteryada bulmuştum. Sirius ortalıkta gözükmüyordu.

"Sizi hiç beraber göremiyorum ha. Sirius varsa sen yoksun, sen varsan Sirius yok."

Aramızda böyle garip bir durum vardı gerçekten. Önceden hep beraber takılırdık ama bir süredir ayrıydık. İkisi yanıma ayrı ayrı gelseler de birlikte gelmiyorlardı.

"Denk gelmemişizdir." dedi Remus, önündeki zeytine bakarken. Pek inanmasam da üstelemedim. Anlatmak istemiyorsa anlatmazdı.

"Aynen."

Ağzını açıp laf söyleyecekti ama vazgeçti. Yaptığım imayı anlamıştı. Bana yeterdi.

Konuşmadan kahvaltıya devam ettik. Remus ders notlarının üzerinden geçerken ben de telefonumdaki birikmiş mesajlara baktım.

Pek önemli mesajlar yoktu. Normal gündelik mesajlardı. Birazına cevap verip kapattım telefonu.

Neden bilmiyorum ama telefona bakmayı pek sevmiyordum. Telefon detoksu yapmıyordum, sadece telefon ile vakit geçireceğime çevremdeki insanlarla ilgilenmeyi daha uygun buluyordum.

Yanınızda olanların kıymetini bilmek gerekiyordu. Aksi takdirde, gittikleri zaman yoklukları derinden acı veriyordu ve bu his kolay kolay geçmiyordu.

"Biz neden haşlanmış yumurta aldık?"

Remus ile masadan kalktığımızda sorgulayarak bakıyordu. Aynı düşünce bende de vardı. Haşlanmış yumurtanın nedensiz bir garipliği vardı. Yerken birden midenizi bulandırmaya başlıyordu.

"Yarın tost yiyelim."

Sırıttı.

"Bol sucuklu?"

Sırıttım.

"Bol sucuklu."

Sakin olun, sonrasında naneli sakız çiğneriz olur biter. Bu kadar gerilmeye gerek yok.

Derslerimiz farklı olduğundan ayrıldık. O doğu kısmına ben batı kısmına gittim.

Ne ara 3. sınıf olmuştuk bilmiyordum. Sirius ile ilkokulda tanışmıştım, Remus ile ortaokulda. Hayatım boyunca onları gördüm diyebiliriz bu durumda.

Ayrılmamamız gerektiğini düşündüğümüzden aynı üniveristeyi kazanmıştık.

Arkadaşlığımız hiçbir zaman zedelenmemişti ve bundan sonra zedeleneceğini de sanmıyordum.

Derse girdiğimde Sirius'un yanına oturdum. Kafayı koymuş uyuyordu. Saçları resmen parlıyordu.

Kafasında sim mi vardı?

"Senin kafana ne oldu Sirius?" diye onu dürttüm. Uykulu gözlerini kırpıştırarak uyandı. Işık başta gözünü alsa da toparlandı.

"Güzel sanatlardan bir kız ile çarpıştım sabah. Elindeki sim döküldü." dedi. Gözlerini ovuşturuyordu.

"Disko topu gibisin."

Belli belirsiz bir şeyler mırıldandı. Ders başladığında kendimi dinlemeye vermeye çalıştım ama sonlarına doğru dikkatim gitmişti yine.

i can fix him, jegulusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin