Hayatın kaldığı yerden devam etmesi ve sizin yapmanız gereken şeyleri zorla yapmanız çok sinir bozucuydu.
Uyanmak istemiyordum ama uyanmak zorundaydım. Derse gitmek istemiyordum ama gitmek zorundaydım. O profesörü dinlemek istemiyordum ama dinlemek zorundaydım.
Regulus ile konuşmak istemiyordum ama konuşmak zorundaydım.
Evet, bunu yapmalıydım. Elimle yüzümü ovuşturdum. Derslerin bitmesini seviyordum ama Regulus'u hayatıma dahil ettiğimden beri ders çıkışlarım bana kalmıyordu.
Tamam bunu ben istemiştim. Regulus beni zorla yanında tutmuyordu. Sürekli o depoya gidip burnunun dibine giren bendim. Onun yanında sarhoş olup geçen akşama ait hiçbir şeyi hatırlamayan, buna kaşınan bendim.
Duramıyordum işte. Sapık gibi hissetsem de sürekli onun yanında belirmek istiyordum. O yüzden salak çenemi kapatıp bunu zorla yapıyormuşum gibi davranmayı bırakmalıydım.
Derin bir nefes verdim. Yine buradaydım. Bu depodaydım.
Arkaya bakmayı ihmal etmeden içeri girdim. Bu kısmı uzatmadan hemen onun kapısının önünde belirdim.
Elimi kapıyı tıklatmak için uzattığımda titrediğini fark ettim. Bunun sebebi kafamdaki sorunun cevabının doğru çıkması olasılığındandı. Ama bunu kendime itiraf edemeyecek kadar korkaktım.
Elimi sıktım. Yumruğumu kapıya vurdum. Çok sert değildi sesi. Normaldi. İçeriden ayak sesleri geldi ve kapı açıldı. Regulus karşımdaydı.
Yutkundum. Gözlerimde garip bir telaş olduğuna emindim. Her zamanki tavrımı takınıp devam ettim.
"Müsait miydin hayatım?"
Her hayatım dediğimde gözlerinden saliselik bir dalga geçiyordu. Bu şekilde konuşmamı garipsiyordu ama ben keyif alıyordum.
"Sen normalde sormazsın müsait olup olmadığımı. Hayırdır?"
Omuz silktim. Bunu cevabım olarak kabul etmiş gibi yaptı. İçeri girdiğimde cevabını alacağını biliyordu.
Kafasıyla geçmem için işaret ettiğinde içeri geçtim. Etrafa göz gezdirdim. Küçük bir oda olsa da nedensiz aramıştım. Belki ufak bir cevap. Belki o çocuğa ait bir şey bulurdum. Ama bulamamıştım.
"Toz kalmadı ona bakıyorsan." kapıyı kapattı.
"Ona bakmıyorum." diye mırıldandım. Güldü. Kaşları kalkmıştı. "Bana mı bakıyorsun o zaman?"
İstemsiz bir gülümseme oluştu yüzümde. "Ne münasebet."
Yatağa oturacağım zaman içimden bir iğrenme hissi geçti. Acaba bu yatakta... Tamam biliyorum çok iğrenç bir şeydi düşündüğüm ama aklıma gelmişti bir kere.
Regulus rahatsız olduğumu fark edip yanıma doğru sandalyeyi çekti ve kendisi yatağa uzandı.
"Teşekkürler." dedim cevap vermedi. Bundan birkaç saniye sonra da "Neden gelmiştin?" diye sormuştu.
Neden geldiğimi ona tam olarak söyleyemezdim. Bu çok komik olurdu.
"Alışkanlık."
"Alışkanlık." diye mırıldandı düşünceli bir şekilde. Bu pek hoşuna gitmeyen bir cevaptı.
"Eee ne yaptın görüşmeyeli? Seni hala bir hastanede aşırı dozdan baygın göremedim."
"Benden kurtulmak istediğini bu kadar belli etme Potter." dedi ağzına paketinden aldığı bir dal sigarasını götürüp yakarken.
Konuşmamızı devam ettirmeye çalışıyordum ama bir şeyler eksikti. Hani birisiyle aranız iyi olduğu için istekli konuşursunuz ama konuşma ilerlediğinde ortamdaki tüm enerji kesilir, kaybolur, size siktiri çeker. O şekildeydik şu an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i can fix him, jegulus
Fiksi Penggemar"Bak Regulus, ben kafaya koydum. Senin başına bela olacağım. O yüzden bu duruma alışsan iyi edersin hayatım." emotional scars