SENİ YAŞATMAK

4 2 1
                                    

Bir patlama sesi yakın çevrede duyulduğunda herkes korkuyla oraya bakıyordu. İnsan cesetleri kanlı sokakları dolduruyor, özgür kalan ruhlar gökyüzüne cennete doğru havalanırken, mahkum ruhlar demir bir zincirle yanan kor ateşe doğru yani cehenneme çekiliyordu.

Mahkum ruhların çığlıkları her yeri kaplıyordu. Normal de bu olay insanlar tarafından duyulmaması gerekirdi fakat kıyamet yaklaşıyordu. Hatta kıyamet yaşanıyordu. Depremler, seller, toprak kaymaları, amansız patlamalar ve patlamaya yaklaşan Güneş vardı.

Kıyamet yaşanıyordu, bütün insanlar sırayla ölüyordu. Yaşayanlar ya yaralanıyor ya da ölecekleri anı saklanarak bekliyorlardı. Mahkum ruhların çığlıklarına normal insan çığlıkları da karışıyordu. Karanlık Dünyaya çöküyordu. Bu Dünyaya ait olmadığı belli olan varlıklar acımasızca insanları katlediyordu.

Ağlayan bebekler, ağlayan çocuklar ve insanlar... Hepsi öleceğini anlamıştı. Kitaplarda kıyametin nasıl geleceği yazıyordu şu an yaşananlardan önce hiç bir yazılan olmamıştı. Lakin yaşananları kıyametten başka bir şey olmasının imkanı var mıydı?

Toprak Nil'i kollarının arasına almış korkuyla dışarıdan yaşananları izliyordu. Annesi ağlıyor babası annesini sakinleştirmeye çalışıyordu. Nil'in ailesi ise Toprağın annesini hüzünlü gözlerle izliyordu. Göğsünün üstünde ağlayan karısına baktı.

"Sakin ol Nil, sakin ol karıcım." Nil yaşlı gözlerini kocasının şefkatli bakışlarına çevirdi.

"Korkuyorum, ben..." Topak karısını göğsüne yasladı. Sarı saçlarını yavaşça okşadı. Odada bir ışık parladığında herkes oraya baktı. Işık yok oldu yerini Endias aldı. Toprak tek kaşını kaldırdı.

"Ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu adamın mavi gözlerine bakarak.

"Ahirette büyük bir savaş çıktı, Dünya'nın da pek farklı bir durumu yok sanırım." dedi Endias.

"Savaş mı? Kızım iyi mi?" diye oturduğu yerden sıçradı Melisa Hanım.

"Anne sakin ol." dedi Toprak annesine bakarak.

"Bilmiyorum Ekin nerede bilmiyorum." Endias öyle kısık bir sesle fısıldamıştı ki sesi zar zor duyulmuştu.

"Nasıl bilmiyorsun?" diye sesini yükseltti Toprak.

"Bilmiyorum! Ahirete dönmem lazım, siz de gelebilirsiniz isterseniz."

"Bu kurallara aykırı değil mi?" diye sordu Nil.

"Şu an kimse kuralları umursamıyor."

Etraf karanlığa gömüldü. Her taraf aydınlandığında kendilerini savaşın ortasında buldular. Melekler ve şeytanlar kılıç kılıca acımasızca savaşıyordu. Endias hepsini korumaya alıp bir köşeye çekti. Gözleri kırmızı gözlerle buluşunca yutkundu. Kırmızı gözler onu görünce önündeki melek savaşçının kafasını kılıcıyla tek hamlede koparıp yanına geldi.

"Onun burada olduğunu biliyordun değil mi?" diye sordu sert bir sesle. Endias bu soruya karşı gözlerini yere indirdi. Bu sefer daha sert yutkundu.

"Bana cevap ver!" Endias yine cevap vermedi. Kabus onu tutacağı sırada onlara korkuyla bakan insanları gördü.

"Bunlar kim?" diye sordu. Sesi biraz olsun alçalmıştı.

"O-onlar." Endias çaresizce kekelediği sırada Melisa Hanım söze atıldı.

"Ben Ekin'in annesiyim. O iyi mi?"

"Annesi mi? Ama..." Kabus sözünü bitiremeden Endias hızlıca konuştun.

İNSAN KUKLACISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin