KAN VE ÖLÜM

1 1 0
                                    

(EKİN-KUKLACI)

Ellerimi kaplayan kana titreyen dudaklarım ve gözlerimle baktım. Koyu kırmızı sıvı bütün ellerimi kaplamıştı. Gözlerimden kanla karışık gözyaşı aktığını karşımdaki eski aynadaki yansımamdan gördüğümde yutkundum. Ellerimi sıkıca yumruk yaptım. Gözlerimi sertçe sildim. Kan artık yüzüme de bulaşmıştı. 

Soğuk zindanın nefes vücuduma vuruyordu. Çaresizce titriyordum. Hayatım boyunca asla adalete inanmamıştım benim için sadece intikam vardı. Girdiğim yolda sonuna kadar yürüyordum. Dişlerimi birbirine bastırdım. Kendimi zindanın soğuk zeminine bıraktım.

"Seni asla kimse sevmeyecek herkes senden nefret edecek!"

Hıçkırığım koca sessizliği bozduğu sırada kanlı elimi dudaklarıma bastırdım. Kan tadı dudaklarıma bulaştığında bile elimi geri çekmedim. Ensemden sırtıma doğru kanın sıcaklığı tek ısınma kaynağımdı. Biraz daha vakit geçtiğinde kafamdan akan kan kansızlıktan yok olmama sebep olacaktı. 

Elimi tekrar kafama uzattım. Elim yine kana bulaşmıştı. Kafamı bir çok kez yarmıştım fakat şimdi bu fazlasıyla can yakıyordu. Soğuk bir zindanda ölüme koşan bir adamı bekliyordum. Arkamda hissettiğim bedenle bedenim buz kesildi.

"Sevgilin seni cidden çok seviyor olmalı ki tüm Ahirete ve Dünya'ya savaş açtı. Herkes senin yüzünden acı çekiyor. İnsanlar senin yüzünden acı çığlıkları atıyor. Hepsi senin yüzünden!"

"Çık kafamın içinden çık!" yaramın üstüne vurduğum için kafamı büyük bir acı kaplamıştı. Arkamdan sertçe duvara doğru itildim. Ellerim duvara değdiğinde arkamda çirkin bir kahkahanın sesi duyuldu. 

"Seni yavaş yavaş ve acı içinde yok edeceğim."  

Ellerimi  kafama daha sert bastırdım. Kafamdaki acı kalbimdeki acıya asla denk olamazdı. Herkes kalbini kırabilirdi ama sevdiklerinin acısı seni daha beter hala getirirdi. Kafama eğer yok olursam Kabusun da yok olacağı geldiğinde gözlerim kocaman açıldı. 

"Yeter!" çığlığım tüm zindanı doldurdu. Pis ellerini omzuma bastırdı. Bir eli omzumdan boynuma kaydı. Onu geri ittim ve ayağa kalktım. Aynada ki halime baktım; yavaş yavaş yok olana zavallı bir kadın...

Arkamda o vardı: AHİRETİN EFENDİSİ.

Bembeyaz dişleriyle bana gülümsüyordu. Maskesinden dolayı yüzünü tam çıkaramıyordum ama bir yerden çok tanıdık geliyordu. Karanlık elleri yine boynuma dolandı.

"Sen busun işte zavallı bir kadın."

"Gün gelecek kılıcım da senin kanın olacak ahiretin efendisi." zorla da olsa gülümsemeyi başardım. Onun gibi düşlerimi göstermiyordum fakat dudaklarım iki tarafa doğru kıvrılmıştı. Gülümsemesi dudaklarından düşmedi. 

"Olmayacak şeylerin peşinde koşma zavallı kadın." 

Kolumu kendine doğru çekti. Kolumdaki acı hissiyat ile yankılanan ses yüzünden yüzümü buruşturdum. Bana gülümseyen o suratı görmeye zorlanıyordum. Eli boynumu tutup bana zorla aynaya baktırıyordu.  Dişlerimi sıktım. Büyük ihtimalle az önce kırdığı elim haricindeki alimi kaldırıp yumruk yaptım. Yumruğumu sıkıca eski aynaya geçirdim.

Aynanın bazı parçaları yere düşerken bazı küçük parçaları da elime saplanmıştı. Vücudum daha fazla acı ve kana dayanamayacaktı. Çaresizce dizlerimin üstüne düştüm. Beni tutan eller yavaşça geri çekildi. Oda kısa süreliğine aydınlandı. Işık yok olduğunda zindanı dolduran tek ses sık nefes alış verişlerimdi.

Zindana doğru koşan ayak seslerini duyduğum sırada gözlerim kapanıyordu. Parçalanmış aynanın parçalarında kanlar içinde olan yüzümü görüyordum. Yok olursam Kabus da yok olurdu. Aramızdaki bağı koparmalıydım.

İNSAN KUKLACISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin