YARA BANTLI KALPLER

4 2 0
                                    

"Buraya gel seni küçük canavar!" cehennemin sevilmeyen prensinin sesi sarayın koridorlarını dolduruyordu. Bu sese karışan minik bir kız çocuğunun sesleri de kaplıyordu koridoru. Hizmetçiler bakmaya bile zaman ayırmıyorlardı. Sadece o iki çocuk vardı kendi dünyalarında minik canavar ve kırmızı göz.

Küçük kız arkasını dönüp ona kovalayan çocuğa dil çıkardı. İkisi de çocuktu kendi masum dünyalarında mutlu mutlu yaşıyorlardı. Çocuk onun bu duraksamasında faydalanıp onu tuttu. Elindeki kalpli siyah kolyeyi elinden çekip aldı.

"Bunu annem bana verdi. Onu korumak ve doğru kişiye vermek benim görevim." dedi. Küçük kıza arkasını dönüp odasına yürümeye başladı. Kız arkasından anlamsız sesler çıkardı. Gözlerini devirip kollarını aşağı sarkıttı. Kambur duruyordu, bu hali oldukça komikti.

"Çok sıkıcı birisin." oflayıp arkadaşını takip etmeye başladı. Beraber odaya girdiler, kırmızı göz kolyeyi kutusuna koyup nasıl olduysa küçük kızın yerini bulduğu yere sakladı. En yakın zamanda yerini değiştirmeliydi. 

Saat cehennemde gece yarısına yaklaşıyordu. Bir kaç hizmetçi ve uşak hariç herkes odasına çekilmişti. Kırmızı göz ile minik canavarda tabii ki yastıklar ve yorganlardan yaptıkları sıcak evlerinin tadını çıkaracaktı. Bu akşam sadece ikisi vardı: Kırmızı göz ile minik talı bir canavar.

Kabus daha yeni on bir yaşına basmıştı küçük kız ise sekiz yaşındaydı. Ekin Kabus'un neden ona neden tatlı canavar dediğini anlayamıyordu. Kabus ise bunu talı küçük bir canavar olduğu için diyordu. Gerçekten baş belası olan küçük bir canavardı ama aynı zamanda tatlıydı.

Küçük kız yaptıkları rahat evin içine oturdu. Çocuk ise ayakta kalmaya devam etti. Küçük kızı izliyor normal zamanlarda atmayan kalbinin onu görünce neden attığını sorguluyordu. O bir şeytandı kalbi durmuş olmalıydı ama bu kızı görünce minik kalbi yerinde duramıyordu. Nefes alış verişleri hızlanıyordu kalbi göğsünü delecek şekilde atıyordu. Küçük kız başını omzuna yatırıp onu izleyen çocuğa sorgularcasına baktı. Çocuk iç çekti, bu hareketi o kadar hoşuna gidiyordu ki...

Kafasını iki yana sallayıp gözlerini kapattı. Ona ne oluyordu böyle? Kapının açılmasıyla kız yorganın altına saklandı. Çocuk ise kapıyı doğru döndü. Annesinin gözlerini görünce gülümsedi. Annesi de onun gibi gülümseyip odaya girdi. Çocuk yatağına oturdu, annesi de tam yanına. Çocuğunun saçlarını okşadığı sırada çocuk içindeki soruları daha fazla tutamayacağını düşünerek birden o soruyu sordu.

"Anne ben şeytanım kalbimin atmaması gerekir değil mi?" annesi neden böyle bir soru sorduğunu anlamasa da oğluna gülümsedi ve büyük bir memnuniyetle oğlunun ona sorduğu soruyu cevapladı.

"Şeytanların kalpleri sadece tek bir durumda atar: aşık olduğunda." nasıl yani? O minik canavara aşık mı olmuştu? Minik canavar onu arkadaşı olarak görüyordu. Galiba bu duyguları kendine saklamalıydı. Tek arkadaşıyla arasını bozmak hiç ama hiç istemiyordu. Minik canavardan ayrı kalma düşüncesi...

Bu durum yok olması için ideal bir durumdu.

"Neden sordun yoksa birine mi aşık oldu benim oğlum?" onu korkutucu düşüncelerden ayıran ses annesine aitti. Kırmızı gözlerini annesinin gözlerine çevirdi. Kabus annesine karşı gülümsedi. minik canavar şu an burada onları duyacak kadar yakındı bu yüzden annesine yalan söylemek zorunda kalmıştı.

"Hayır. Bir uşaktan duydum ve bir şeytanın kalbinin atmaması gerektiğini bildiğim için merak edip sordum." annesi inanmıştı ya da inanmamıştı ama yine de oğluna gülümsedi son kez onu burnundan öpüp yataktan kalktı. Kapının olduğu yere varınca oğluna bir öpücük gönderdi.

İNSAN KUKLACISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin