Cevap vermek yerine önüne döndü. "İzle şunu." deyip yemeğini yemeye devam etti, arada bana da uzattı.
"Elinden zehir olsa yerim." deyip güldüm. "Ama filmi izlemek istemiyorum."
"E başka film açalım?"
"Hayır ya, iyi bu." deyip filme döndüm. Chuuya'nın korkmasını istiyordum. "İzlicem."
Yan yan baktı. "Öyle diyorsan.." diyerek filmi izlemeye devam etti.
Fakat ben hâlâ filmi değil onu izliyordum, arada jumpscare geliyor mu diye de bakmayı ihmal etmiyordum ama.
Tam şarabından içerken içimden geçirdiğim gibi jumpscare çıktı, elimle gözünü kapattım. "Korkmaa~"
Eliyle elimi tutup gözünden indirdi ve yüzüme baktı. "Korkusuz ya.."
"Ne sandın~" deyip sırıttım. "Başka bir şey açalım mı? Korktun sanki biraz?"
"Yio, korkmadım." İşte, balık yemi çoktan tutmuştu.
"Eh, peki madem."
"Korkusuzum ben." diye kıkırdadı.
"Ya tamam hadi, izle o zaman." İşaret parmağımla çenesini itip başını benden televizyona çevirdim, gözlerini kısa kısa da olsa filmi izlemeye devam etti.
Hazır dikkati dağılmışken uzanıp elindeki kadehi nazikçe parmaklarının arasından çekip aldım ve birkaç yudum içtim. "Güzelmiş." deyip güldüğümde gözleri sinirle bana döndü ve kaşlarını çattı.
"Anca benden çal zaten!" diyerek masanın üzerindeki şişeyi aldı. "Sen iç onu."
"Oha oha, yavaş."
"Diklerim bile ben bunu, basit."
"Dikle lan." dedim gaza getirmeye çalışarak.
"Diklerim ha?" dedi tek kaşını kaldırıp.
"Chuuya."
"Hı?"
"Çok gaza gelip de sonuçların berbat olduğu bir film biliyorum, öyle olmaz değil mi?" deyip kıkırdadım. "Yani senin sonun."
"Sonum nasıl olacakmış ki?"
"Bilemiyorum artık, şişeyi dikleyip de körü körüne sarhoş olmazsın umarım."
"Diklerim de.. şu an istemiyorum, hevesim kaçtı." şişeyi masaya bırakıp arkasına yaslanırken bacaklarını daha da aralayarak rahat bir pozisyon aldı.
Kolumu beline daha sıkıca doladım ve biraz daha yakınıma çektim. "Film güzel mi bari?"
"Hıhı.."
"Chu, belin incecik."
Yüzüme baktı. "Filme odaklan, başka şeylere değil."
"Sen izle filmi."
"Üff, ne zevki kaldı ki? Beraber açtık beraber izleyelim." kaşlarını çattı yeniden. "Sen film yerine beni izliyorsun!"
"Tamam ya.." dedim ve ikimiz de filme döndük. Arada gözüm yine Chuuya'ya kayıyordu ama moralini daha da bozmak istemiyordum. En sonunda dayanamayıp "En güzel manzarayı kaçırıyorum şu an.." diye mırıldandım kısık sesle.
"Balkona çık, oradan daha net görünür manzara" dedi Chuuya bir andan filmi izleyip diğer yandan yeniden şarap şişesine uzanırken. Ben hem daha fazla içemeyeceğim, hem de sarhoş olmak istemediğim için elimdeki kadehi kenara bırakmıştım.
Chu şişeyi kafasına dikti, birkaç yudum içtikten sonra geri masaya bıraktı.
Gülmemek için kendimi zar zor tutarken "İçme bu kadar, kör kütük sarhoş olup kalacaksın başıma." dedim ama hem ciddiydim hem de dalga geçiyordum.
"Olursam iki dakika götürürsün yatağa, ölmezsin ya?"
"Ben ölmem ama sen öldürürsün beni."
"Haklısın." deyip kıkırdadı. İlk defa dikkat etmiştim, gülerken kısılan gözleri onu daha da güzel kılıyordu.
"Neyse neyse, filmi izle hadi."
"Hıhı." odağını yeniden filme çevirdi.
Ben de kenardaki kadehi alıp devrilmesin diye masaya koyduktan sonra arkama yaslandım.
Tam arkama yaslandığım an öncekilerden daha sesli ve daha ani bir jumpscare çıktı, Chuuya hemen çığlığı basıp bana sarıldı. Hem de sımsıkı.
Güldüm. "Ne oldu güzelim?" başımı hafif eğip yüzüne baktım.
Öyle korkmuştu ki titriyordu. "İnat ettin jumpscareli açtın dimi!"
"Eheheh.. belki?"
başını kaldırıp yüzüme baktı, kaşlarını çatmıştı ama biraz da.. üzgün gibi duruyordu, dudaklarını büzmüştü. "Gıcık!" deyip omzuma vurdu.
"Öpeyim mi.. geçer belki?"
"Ya git uyu, şarap içeceğim ben. Film de bitti zaten."
"Tek başıma uyuyamıyorum."
"Ben içene kadar omzuma yaslan o zaman." deyip şişeyi bir kez daha kafasına dikti.
Kaşlarımı çatıp şişeyi elinden aldım "içme."
"Ya! Dazai!!" o da kaşlarını çatıp yüzüme baktı, şişeyi geri almaya çalıştığında şişeyi havaya kaldırdım uzanamasın diye.
"Efendim?"
"Ver şunu."
"Ya benimle içersin ya da hiç."
"Sen de mi içeceksin yoksa ben içerken benimle konuşacaksın falan mı?"
"İçmeyeceğim. Ama sen dikkatli içeceksin, tamam mı?" deyip elimle çenesinden tutup gözlerimin içine bakmasını sağladım. "Hepsini bir anda içersen olmaz." diyerek kadehine şarap doldurdum.
"Tamam.. konu aç." dedi kadehi alıp yavaşça içerken.
"O da var değil mi.. ne konuşalım?"
Tek kaşını kaldırıp yüzüme bakarken
"Sevdiğin biri var mı?" diye sordu.Bakışlarımı kaçırdım. "Sence?"
"Yok mu..?" diye sordu içmeye devam ederken. "Evlenmeyeceğim diyorsun, olsa evlenirdin."
"Evet yok. Senin?" yalan söylemiştim. Ama şu an itiraf edebileceğimi sanmıyordum.
"Yaanih, benim de yok."
-yalancı.
"Ee, başka?""Hımm.. tek başına kaldığında ne yapacaksın bensizz, hm~?" diye sorduktan sonra kadehteki şarabı tamamen içti tek seferde. "Ahh.."
"Bilmiyorum, eski hayatıma geri dönerim galiba."
Gözünü ovuşturup kendine bir kadeh daha doldurdu.
Yüzüne baktım. "Uykun mu geldi..?"
"I-ıh." deyip başını hayır anlamında salladı. "Şarap.. başımı döndürdü."
"Ha.."
"Söylesene, önceki hayatın nasıldı?"
"Berbat." deyip gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devoir // Soukoku Fanfic
Romanceilk bölüme geçmeden önce önsözü okuyun lütfen :3 Keyifli okumalar dilerim~