Bir cumartesi gecesinden akan bir zaman dilimi.
Adam dibi görmek üzereydi. Durmaksızın doldurduğu kadehinden halen o içini zehir gibi delip geçen yalnızlık duygusuyla baş etmeye çalışıyordu. Dağınıktı. Tutarsızdı. Koyu parlak kahve saçları alnının üzerinde dinlenirken buna bile sinir olarak onları geriye attığında parmağındaki alyansını gördü. Bu halkadan o kadar nefret ediyordu ki onu dört yıl boyunca hiç parmağından çıkarmadığını fark etti. Belki de bunun hıncını çıkarmak isteyerek onu hızlıca çıkardı ve paltosunun içindeki iç gözüne tıkıştırdı. Karısıyla olan kavgasından ötürü bunu yapabilirdi değil mi? Sonuçta onu hiç sevmemişti.
Karısı da bunu biliyordu.
Ama bazı şeyler bilmekle olmuyordu. Bundan kurtulamadıktan sonra ne anlamı vardı? Karısı ona bir çocuk veremiyordu ve bunu ilk zamanlar çok denedilerse de olmamıştı işte. Kendilerinden tek istedikleri buydu ailelerin. İki büyük aile şirketinin birleşmesine sebep olacak torunlar veya bir torun sadece. Kendi ailesinin çokça soyadının devamı için bir mirasçı istediği kesindi.
Taehyung karısının bu özel durumunu biliyordu. Karısının huzursuzluğunu ve en ufak bir sorun olduğunda bile kendisine yükselerek bir şeylerin acısını çıkararak kavga ediyor olmasını. Annesi zorba bir kadındı ve karısı Eunbin'den acısını çıkardığından da emindi. Artık ikisinin arasında bir barikat olmaktan çok yorulmuştu. Otuz yaşına girmiş ve hayatında asla ailesinin ona çizdiği sınırlar dışında yaşamadığını bir kez daha fark etmişti. Her sabah üzerine geçirdiği takım elbiseleri bile bunun en küçük örneklerinden biriydi. Ailesi onun yüzünü sosyal medyada yayılmasına bile izin vermiyordu. Taehyung, Kim ailesinin erkek olan tek evladıydı ve ailenin sadece köklü bir aile oluşu değil, dünyanın birçok yerinde hizmet sağlayan alternatif şirketleri de vardı. Bir de arka sokaklarda boş gezmeyen adamları... o adamlara hizmet eden elebaşlarının patronları olarak da adı vardı. Taehyung çocukluğundan bu yana ailesinin hüküm sürdüğü şeyler altında ezilirken, güvendiği bir arkadaşının da olmadığını fark ettiğinde omuzları daha da içe çöktü.
Ağlamak istiyordu. Ama bunu burada yapamayacak kadar da gururluydu. Bu iğrenç köşe başının bir kat aşağısında duran, genellikle orta gelirlilerin ya da gördüğü kadarıyla öğrencilerin uğradığı bu barın düşük kalitedeki içkileriyle kafa bulmaya çalışırken bile temkinli davrandığını kendi gururuna yediremiyordu. Her şey alışmış olmakla mı ilgiliydi yoksa bu davranışların iç güdüsel sebeplerini benimsemiş ve asla kontrolünün dışına çıkamamış olması ile ilgiliydi?
Bunun hıncını bir kez daha iliklerinde hissederek barmene işaret etti, boşalan kadehini doldurması için. Bu gece eve gitme gibi bir planı yoktu. Nereye gideceğini hesap etmeye çalıştı. Burada sızarsa muhtemelen soyulurdu. Kimseye güvenmiyordu. Özel asistanı olan Jimin'in yanına gidebilirdi. O çocuk uzun süre kendisine katlanan tek kişiydi ve bu tarz bir sorunu ailesine yetiştiremeyecek kadar korkak bulduğundan, biraz daha içtikten sonra ona gitmeyi planladı. Elbette bunun karşılığında, ailesinin Busan'daki durumları sıkıntılı olduğundan ve kendisi başarılı bir genç olduğundan dolayı işini kaybetmeyi göze alamazdı, bu yüzdende ay sonu hesabına bunun karşılığında para vererek hakkını ödeyebilirdi. Kimseye karşı minnet duygusu taşımazdı. Zaten ailesi bunu duyarsa işinden kovulabilirdi çocuk.
Bu sorunu kafasından attığında elindeki dolu bardağı alarak yerinden kalktı. Sendelemiyordu ama başının uğuldadığı bir gerçekti. Sadece bar taburesinde oturmak, özellikle sadece tahtadan olmasından dolayı buna alışkın olmayan bedenini yormuş ve ileride daha rahat duran koltuklardan birinde oturmayı planlayarak ayağa kalkmıştı. Ama hayatının en büyük kesişim noktasını da bununla yaşayacağını hiç kestirememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two rings
FanfictionTaehyung gerçekten evliydi ama Jungkook ile değil. Ama Jungkook kucağındaki bebeğiyle Taehyung'a bakarken, onunla evli olduğunu sanıyordu. !mpreg, taekook