2. Bugün sevgiyle gelenler, yarın ezmek için giderler.

1.6K 214 238
                                    


Selamm ballarım, ahey sonunda geldim. Sınavımız bitti şükürler olsun. Bu kurguyu seviyorum ve aktif olmak istiyorum... çünkü en kaoslu ve en güzel ficlerimden biri olacağına inanıyorum. Umarım sizde sevmişsinizdir. 

İyi okumalar dilerim :)




....

"Ya sekiz ay evvel yalan söylemişti: His birliği aldanışı vermek için. Ya dün yalan söylemişti: His kopuşu azabı vermek için. Yahut da hakikaten değişmişti."

...


Bölüm 2: Bugün sevgiyle gelenler, yarın ezmek için giderler.

Hiçbir hikâye taşıyamaz sırtımızdaki hikayelerin ağırlığını, anlatamaz da. Dilden dökülecek kadar da basit durmaz hissettiklerimiz. Duygularımız kural tanımaz, bu yüzdendir aptallığım, bu yüzdendir ertelenmiş konuşmalarım. Çünkü dilden düştüğünde biliriz ki hafifleriz. Geç kaldım ama olsun. Kabul edin beni de. Bende hafiflemeye geldim. Size anlatacaklarımla hafifletin beni. Ağırlıklarımda ezilmeden.

Ve o akşam üstü gibi bu akşamda omzuma konan ağırlığımın tüy tanesi kadardı; yalnızlıklarım, bir başına kalmışlıklarım.

Karıncalar mı geziyor radyonun içinde şarkıyı kemiriyorlar sanki koca bir cızırtı ayarlanamayan frekansın gürültüye dönüştüğü. Sağır gibiydim ama yüreğimin bana çığlıklarını atarken bu nasıl mümkündü o sırada?

Zamana bırakmak istiyorum her şeyi ancak zamana bırakılan bendim. Koca hayatı tarafından bir hiçlik duygusu yaşayan ve o yaşayışında bir yaşam umudu da arayan bendim. Öyle çok çaresizlik sarmıştı ki bedenimi, hiç yapmam dediğim şeyleri yapan biriydim ben artık.

Sigara da bunlardan biriydi.

Ben ki her daim buna karşı çıkan biriydim. Babamın elinde bilinçli bir akılla görüyor olduğumda, ona kızan ve bırakması için sürekli olarak bunun hakkındaki zararları anlatan ve sigaranın zararları hakkındaki dolu konuşmamı sürdürürken ağlamaya başlayan biriydim; babam on beş senelik alışkanlığını benim onun canına zeval gelecek diye döktüğüm gözyaşlarıma kıyamayarak bırakmıştı. Şimdi ben elimde bir sigara tutuyorum. Yakıp yıkamadığım, zafer kazanmış yalnızlık duygularımla elle tutulur bir şeye sahip olmaya çalışıyordum. Bazen bu yakıyor canımı. Sanki az acımışım gibi acılarımda acıyan acılarımı acıtıyordum.

Neyse, şimdilik beni önemsemeyin. Ne halde olduğumu da. Mutlulukların geçici olduğunu anladım. Şu anda ki mutsuzluğumun sebebi taze anılarımdandı. Aptal gibi hissettiren yaşanmışlıklarımdandı. Bu o kadar iki yüzlü bir duyguydu ki öncem ve sonrasında yaşadıklarımı da anlamsız hale dönüştürdüler. Bir tek gerçeğim vardı. O da oğlum Minjun. Serçe parmağım kadar olan yumruk ellerinin ardından taşıdığı saflığıydı. Bir şeyden haberi yoktu. Bir yere kadar. Bazen küçük olsa da oğlumun benim yaşadığım mutsuzluktan payını alacak olmasının yarattığı endişe, beni bu konuda daha da yetersiz hissettiriyordu.

İşte bunu ilk anladığım zamanda onun ilk yalanını yakaladığım günle aynıydı aslında. Her şeye sağır olup sonrasında duyma arzumdu. Bu isteğim bağrımdan bir ateşin varlığını yeksan etti. Buz kesilmiştim çünkü.

Minjun o vakit kollarımdaydı, saydam canı al al olmuştu. Benim gözbebeğimden ayrılmış ve düşüneceğimi bilemediğim avareliğimle gözlerimi alamadığım ekrandan başımı kaldırıp da bakıyor olduğum onun aracının plakasıyla, gözlerimin bebekleri titredi. Sanki bebeklerim bebeğimin acı sesine doğru doluştu. Doldular. Ne düşünüyordum, bilmiyordum. Ne düşünmeliydim, işte onu hiç bilemiyordum. Çünkü aklımda düşüneceğim birbirinden alakasız çok şeye sahiptim. Yalandan nefret ederdim. Nefret ettiğimle sınanırken Minjun kollarımın arasında tekrar ağlamaya başladığında, kalbimde hissettiklerimin bir önemi olmadığını, olamayacağını anlamıştım. Benim oğlumun bir yardıma ihtiyacı vardı. Ben kendi kendimi sonrasında da toparlayabilirdim.

two ringsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin