15. Kan kustu bu yüreğim yine de sindiremedim bana ettiklerini.

872 166 427
                                    

Selam ballarım, çok uykum var... kısa oldu bölüm ama dayanabildiğim yere kadar yazdım ve bir an önce paylaşmak istedim. Merak etmeyin, telafi edeceğim.

Umarım seversiniz, yazım hatalarım olursa da kusuruma bakmayın lütfen.

Uykusuz kalmama değecek yorumlarınızı da okumak dileğiyle, iyi okumalar :)




" Her gün yaşadığım bu hayal kırıklığı beni ürkütmüyor, tam tersine hiç peşimi bırakmayan düşlere yönelik bir saygı duruşu gibi geliyordu. "


Bölüm 15: Kan kustu bu yüreğim yine de sindiremedim bana ettiklerini.

Cehennem neydi, herkesin cehennemi kime göreydi bilinmezdi ama ben artık biri bana bunu soracak olduğunda bunun cevabını düşünmeden verebilecek bir raddedeydim.

Şüphesiz o kişi, Kim Taehyung'tu.

Derdim ki onlara; cehennem benim sevdiğim adamın kolları, bakışı, sözleri ve yüreğidir. Çünkü ne bana aitlerdir ne de bana karşı merhametlilerdir. En acımasız olanlarıdır. Tanıdığını sandığının artık tanıyamadığın yüzlerine bakıyorken korumaya çalıştığın sabırdır.

Ki ben artık sabrımın sınırında olanlardandım.

Asırlardır yüreğimin kenarını yakan bir ateş tesir etti. Bakışların altından kalkan bu çalkantılı isteğin sadece o an içinde bana yarattığı düş kırıklarına şahit olsaydı Taehyung, bir daha gözlerime bu denli sessizliğimden yararlanarak uzunca bakmaya cesaret edemezdi.

"Bu kadarını bile utanmadan benden isteyebilecek kadar yüzsüzleştin mi sen? Ya da hayır, ne çok yüzün varmışta senin, ben her birinde daha bu kadarını da yapmaz veya olmaz dedikçe sen beni şaşırtmaktan, senin adına utanmaktan yormuyorsun beni."

"Bu durumu kişisel algılama," dedi. Bakışlarını kaçırdı. "Bilmediğin çok şey var."

Yaptıklarının sorumluluğunu alamayarak bana her defasında bu sözleri kullanmasından ve onun benim tarafından sobelenmeye çalışmasından çok sıkılmıştım. Karşımda bu halde pişkin pişkin durmasından. Çok iyi biliyor olmalıydı neler yaşadığımdan ve neler çekiyor olduğumdan. Sitemle ve alayla konuşuyorsam, ona karşı beslediğim nefretten kaynaklıydı.

"Oh doğru, senin hakkında bilmediğim çok şey var. Benim tanıdığım ve bildiğim adam benim karşıma geçip, gözümün içine bakarak çocuğumu kullanarak beni kendisine muhtaç bırakmaz, karısıyla aynı evde yaşamamı isteyecek kadar alçalmaz... ya benim tanıdığım adam tüm bunları bana yaşatmazdı. Ama hepsini yapıyor."

Bakışlarını gözlerimin üzerimde tutmaktan çekinmedi o sırada. Bunu yaparken asla renk vermiyordu. "Benim de artık seni çok iyi tanıdığım söylenmezmiş Jungkook." Kendi içinde kararlar alıyor ve sonlandırıyordu. "Çok hassasın ve" diyerek, içi sönmüş ve benim büyük bir parçamın kayıp olduğu karnıma doğru bakarken, cümlesinin gerisini getirmek için düşündüğü şeylerin önünü kesiyordum sert sesimle. "Kes sesini." Kısa bir sakinlik umuduyla denize doğru bakıp kendimi sıktım. Bizim çocuğumuzu Hoseok'tan sandığından böyle davrandığını bilsem de ve bunun böyle düşünmesine yine de ben sebep olsam da anlatılmaz bir incinme de vardı ruhumda. O da onun gibi aramızdaki ilişkiye yapacağım saygıydı. Onun aksine ben onu gerçekten çok sevdim. "Sana tahammül etmek artık o kadar zor ki."

"Duymak istemediğini biliyorum." Diyor ve pes etmiyordu. Sözlerime karşı o kadar duyarsızdı ki, nefret etsem bile canımın acımasını engelleyemiyordum. Onun canımın acıtmasına halen izin veriyordum. "Yine de söyleyeyim, yakın zamanda ben ve oğlum buradan ayrılacağız. Senin yasal olarak yapabileceğin hiçbir şey yok."

two ringsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin