Selammm, sonunda ben geldim. Kimler attığım duyurudan sonra bu bölümü bekledi bakalım? Bayadır bölüm atmıyordum heyecanlandım.
Umarım kurguya olan ilginiz halen tazedir, yorumlarınızı çok ama çok okumak isterim.
İyi okumalar dilerim, yazım hatam varsa da affınıza sığınırım, iş yorgunluğuyla ancak bu kadar oldu. :(
"Kazananı da kaybedeni de yoktur şiirin. Bir gün sevdirir tüm hezeyanları bir gün öldürür tüm umutları. Geriye yalnızca yitik bir yürekten bağımsız bir gülümseme bıraktırır... Kanatır, ağlatır ve en güzeli yaşatır."
Bölüm 11: Düşlerde sevecek olduğum, senin yalan dağından yere düşmüş bir yapraktı artık benim sana söyleyecek olduklarım.
Bir inci tanesi düşer ya göğsünüze ama o bu büyük bir sıkıntının ilk darbesi oluverir de görmezden gelmek istersiniz o küçücük baskıyı. Denersiniz, çokça denersiniz. Ama o büyür, her defasında bir tanesi daha eklenir. Taşıyamaz olursunuz. Ardından nefes alırsınız, derince. Çünkü siz buna bile şükretmek zorunda kalırsınız, öyle öğrendiğinizden, eğer bunu yapmazsanız daha beteri ile yüzleşeceğinizi sanırsınız. Ama değildi. Ne kadar şükretsem de hep daha fazlası geliyordu ve ben bir gün bunu yapmayı bıraktığımda, üzerimdeki tüm yüklerimden kurtulmuş olacaktım. Gözyaşlarımı kurutacaktım.
Ancak şimdi değil. En kötüsünü yaşadıktan sonraydı benim doğuşum.
İşte bende o mücadele eden kelepçelerime bakıyordum.
Ellerine bakıyordum, en güzel ele dokunan bir eldir sizinki. Ki en güzel el, benim evladımındır ki. Fakat, bu kahır beni ezelden yakaladı. Bilirsiniz. Çokça susmuş kelimelerimde var, zaman zaman duydunuz da beni. Gördünüz, ama en çok görmek istediğinizi. Ama hiç düşündünüz mü? Düşlerde can bulanın düşlerinde de ölebileceğini.
Oysa ben, her birini her günümde yaşarım doyasıya. O günde, bugünümde size anlatacaklarımda saklıydı.
Bugün cesaretimi bulup yüzüme mutluluk yapıştırdığım günlerimdendi halbuki. İyileşiyorum ben diyordum. Gözlerden uzak olanın gönle de ırak olacağını söyleyenlerin vasfındaydım, inanmayın. Vazgeçmek öyle kolay olsaydı, bir başkası dokunduğunda acımazdı tenim. Tenimi ben bir başkasına saklamış, onunla harcamış, onunla parçalanmış ve en sonunda onun parçası oluvermiştim.
Hoseok ile kurduğumuz küçük piknik bile beni eskiye yad ettirirken, küçük sancılı kasık ağrılarımın sebebini; hareketli olacağını düşündüğüm kızım yüzünden olduğunu sanıyordum o vakitlerde ve anlayamadığımdan daha geçenlerde gittiğim kontrolümde doktorum bunun normal olabileceğini ve bol bol istirahat etmemi tembihleyerek eve gönderdiğinden de dayanmaya çalışıyor, görmezden gelmeye çalışıyordum.
Minjun'un bu düşe kalka yürüme arzusundan dolayı hep endişeyle ona bakıyor ve hızlıca ona yetişemediğim için kendime kızıyordum. Kızımın kollarıma geleceğinin heyecanı vardır elbette ki, yine de çok erkendi. Bunca savaşımın içinde onu da yoracağımın veya ihmal edeceğimden de korkardım. Peri kızım, nurun beni şahlandıracak, her daim seveceğim ben seni.
Minjun'un dizlerindeki minik morluklar canımı sıkıyordu. Her şeye rağmen, konuşma çabasından dolayı kardeşiyle çok iyi anlaşacağını ve ikisiyle bir tüm acılarımın solacağına da inanıyordum. İnançlar, bir insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülükmüş, o zamanlar için anladığım buydu benim. Nitekim, ben olumladığım her şeyin hep olumsuzuyla yüzleşmiş biriydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two rings
FanficTaehyung gerçekten evliydi ama Jungkook ile değil. Ama Jungkook kucağındaki bebeğiyle Taehyung'a bakarken, onunla evli olduğunu sanıyordu. !mpreg, taekook