5.BÖLÜM: MAPUS

160 103 83
                                    

-Arkey-
"Gördüğünüz gibi, arkey binadan polisler eşliğinde çıkıyor. eli onlarla birlikte, polis arabasına ilerliyor. böylece karakola götüreceğini de, öğrenmiş olduk .kendisi mi gönüllü oldu? yoksa Alya kaleli'nin şikayeti mi etkili oldu? bilmiyoruz

"Polisler beni, polis Arabasına doğru sürüklerken bittu atıldı. "bir dakika bir dakika beni dinler misiniz? ha polis arabası, ha kendi arabası, ne fark eder? biraz anlayış lütfen, polis sert bir şekilde, bittunun sözüne atlayarak "devletin arabasıyla götürmek zorundayız."

"Onca sorulan sorulara, aldırış etmeden, polis aracına doğru ilerledim, hemen sağımda, arkey diye tezahürat yapan çocukları görünce bir an duraksadım, onlara el salladım ve Ardından, mistik bir öpücük yolladım. sanki karakola değil de, bir hayran buluşmasına gidiyordum. elbette rahatlığın göstergesiydi bu gününde çıkacağım ve, Alya ile özel olarak, ilgilenmem gerekecek işte bu beni sabirsizlandiriyordu."

"Ardından polis arabasına doğru, atıldım. ve sayılarca mikrofon önümde belirdi. soruları yanıltsız bırakarak, gözlüğümü taktım ve karakola doğru, yol aldık." yarım saatin ardından, karakola varmıştık polis kapımı açtı ve, arabadan hızla çıktım. "peşindeki polis sürüsü ile, ilerlemeye başladım."

"Asistanım bittu, bana yetişmeye çalışarak koşar adımlarla söz girdi." "patron merak etmeyin, en fazla 4 saate çıkacaksınız, avukatı az önce bizzat aradım. ben herşeyi halledeceğim, tamam mı? siz bana güvenin, şimdilik konuşmayın avukatı bekleyin size ne söylemeniz gerekiyorsa birer, birer hepsini anlatacak."

"Bittunun söylediklerine, aldırış etmeden, müdürüne odasına doğru koyulduk." ne karşılama ama "birkaç tane polis, benimle fotoğraf çekilmek için, kendilerini ön plana attı." hepsi sırayla fotoğraf çekiyordu. ama tepkisizce, sinir dolu bakışlarımı inatla duvardan çekmiyordum.

"polislerin hepsi fotoğraflarını çektikten sonra, işlerinin başına gittiler. yanımda iki polis vardı, biri havalandırmaya açtı. diğeri ise, zengin bir meyve tabağı uzattı. elimin kenarı ile sirkeledim."

-&-
-Alya-
Sezer ile birlikte, hastane odasında oturuyorduk. bir anda, elinde belgelerle annesi "Leman hanım" ve arkeyin asistanı," bittu" belirdi sezer'in annesi, Leman hanım hiçbir şey demeden belgelere sezer'in eline tokuşturdu "Sezer belgeyi kurcalayarak, okumaya başladı."

okuduktan sonra, söze girdi"Anne sen şimdi bu kağıtları imzalamı diyorsun?
"Burada yazan her şey, yalan ama buna göre, arkeyin benim kazamla hiçbir alakası yok." bittu atılarak "hayır evlat buna yalan diyemeyiz anlamana yardımcı olayım. bunun adı, mahkeme dışında anlaşma."

Annesi Leman hanım, büyük bir şehvetle "evet" diyerek onayladı. bittu tekrardan söze girerek ,Yani boş yere olay çıkarmanın, Bence gereği yok çok büyük bir, kazanç sağlayabilirsiniz." bunu düşünün sadece, Sezer atılarak "ama burada yazılanlar, tamamen yalan" annesi Leman hanım elindeki kağıdı çekip sinirle "sen o kağıdı bırak! bu kağıda bak dedi ve çek kağıdını gözüne soktu.

bu kağıtta ne görüyorsun? "Sezer alakaş "tutar bir milyon TL Sezer kağıdı aldı ve, gözüyle kurcalamaya başladı. Sezer şaşkınca cevaplayarak "bir milyon TL mi? annesi Leman hanım atılarak, oğlum bu ne demek biliyorsun değil mi?

"bu bizim cehennemden, kaçış biletimiz doğru duydun, artık cehennemden çıkıp doğru cennete uçacağız. "düşünsene kardeşini görkemli bir düğün ile evlendireceğiz harika değil mi? baban bunca yıl yoruldu, emekliliğinde rahat edecek. senin de iş sorunun kalmayacak. bu çek bizim tüm sorunlarımızı, örtbas edecek diyerek sevincini, gülüşüyle belgeledi."

Sezer başı ile, onayladı ve, öyle olsun diyerek herkesi sevindirdi. kalem var mı?diyerek ortaya bir soru yöneltti "onları imzalayacak mısın"? diyerek hayal kırıklığımı, belirttim ses tonumla Sezer söze girerek, Alya yanıma gelirmisin? bir dakika, şuna bir bakar mısın? diyerek çeki uzattı.

"bak bakalım ne yazıyor. "1 milyon" değerinde bir çek. 1'in yanında yedi tane sıfır, "baksana bu birincisi diyerek, tükenmez kalem ile baskı uygulayarak basınç ile yırttı. bu iki, bu üç, bu dört, "bunlar da beş altı ve yedi" şimdi bu çeki alın, götürün ve kim yolladıysa, iade edin."

"Ya da boş verin, bu çek geçerliliğini kaybetti. öyle değil mi?" diyerek kağıdı yırtmaya başladı. az öncekinin aksine suratım, gülüyordu sezer'le gurur duyuyordum "işte benim oğlum"

Sezer tekrardan atılarak "bizim bunu kabul etmemiz, mümkün değil." arkeyin assistanın, gözlerine bakarak kağıt parçacıklarını yere fırlattı. bittu ayaklanarak, söze girdi "bittuya hakaret etmekle, iyi etmedin evlat görüşürüz." diyerek hızla terk etti hastaneyi, sezer'in annesi sinirle bize bakıyordu.

Ve beklenmedik bir soru doğrulttu bana, senin babanın adı nedir? ne ilgisi var? diyerek soruya soruyla cevap verdim sezerin annesi fevri bir şekilde, cevap vererek var var "ailenizden baban hariç, herkesle tanıştım da, o bakımdan soruyorum tanışmak nasip olursa, ona sormak istediğin bir şey var."

"bu yaşta kızını nasıl, başıboş ve serbest bırakıyormuş, merak ettim açıkcası Sezer atılarak "Anne sen ne diyorsun? "sen sus! sen karışma! seninle konuşan yok şu hayatta, hangi işin ucundan tuttun ki zaten beceriksizliğine şimdide bu kız çanak tutuyor." söze girerek "söyleyin lütfen ne oldu?"

"Sen bana söyle, kaza geçiren bir adamı, yolun ortasında hastaneye getirmek. bu kadar insan dururken sana mı düştü kızım?Elma yedirmeler tıraş etmeler, falan ne sandın kendini burada yokum diye, yaptıklarını görmeyecekmiydim ha? Sezer atılarak anne alya ne kötülük yaptı,söyler misin?"

"Sana ne bundan? Ben onunla konuşuyorum, seni ne ilgilendiriyor? işte gör bak, ne kötülük yapmışsın anla, Sihirli değneğini bi değdirdin sözümden çıkmayan oğlum, benden uzaklaşıverdi. gökten inip aile işlerimize, karışmaya başladın
kararları sen mi vereceksin?
Gözyaşlarım bir yağmur damlası gibi süzülürken "lütfen efendim ne kararı ben sadece-"

Lafımı keserek daha şiddetle konuşmaya başladı "hala ne kararı diyor, benim oğlum, "1 milyon TL'lik" bir çeki yırttı, senin etkinde kaldığı için yırttı atılarak "ama efendim o para, çok yanlış bir şey yapmanız için verildi." yeter! öğretmenliği senden öğrenecek değilim, ben tamam mı?

"bana doğruyu, yanlışı öğretmeye sakın kalkma! hem senin işin gücün yok mu? bütün gelip burada oturuyorsun, nesisin sen onun? hıçkırıkların daha da şiddetlendi ardından tekrar söze girerek nasıl anne babaymış bunlar, kızlarının her gün buraya gelmesine, kızacakları yerde daha da cesaret ve yüz veriyorlar. oğlumu, rahat bıraksana artık!

"Lütfen efendim devam etmeyin" diyerek göz yaşlarımın akmasına izin verdim ve "özür dilerim" Sezer dememin ardindan koşar adımlarla hastane koridoruna yol aldım.

BAHARIN İHANETİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin