2-Bir Adam, Ölüme Oldukça Yakın

118 3 2
                                    

Denizin mavi suyuna karışıyordu adamın kanı. Sendeleyerek yürüyordu. Karnından akan kanı durduramayacağını bildiği halde elini ona acı veren yaraya bastırıyordu. Şehrin bu ıssız kesiminde ve kullanılmayan bu sahilde kimsenin olmayacağını içten içe biliyordu fakat kaybetmediği umuduyla düşe kalka ilerlemeye çalışıyordu.

Kaybolmaya yüz tutmuş umudu ona "Piknik yapmaya gelmiş bir aile olabilir ya da ava çıkacak bir balıkçı teknesi" diye fısıldıyordu. Fırtınalı bu günde kimse piknik yapmaz diyemiyordu, balıkçılar bu havada açılmazdı.

Bana bir şey olmaz derdi hep. Kendisinden geçmek üzereyken suratına aptal bir gülümseme peyda oldu. "Bu kez bir şey oldu sanırım" dedi kendine. Şeytanın bacağını defalarca kırdı, defalarca ölümden döndü, uçurumlardan aşağı attı kendini defalarca. Hep gülümserdi adam. İçten mutlu tebessümler değildi bunlar. Alaycı, umursamaz ve çapkın, çoğu zaman yaramaz gülümserdi. Her gününü son günü, her zevkini ilki gibi yaşardı.

Kendini önemsemez, ne olacağını düşünmezdi. Plan yapmaz, düzen kurmazdı. Bağlanmaz ve kendine kimseyi bağlamazdı. Farklıydı herkesten ve her şeyden. Hayatı farklı başlamış, farklı devam etmiş ve ona farklı bir son bahşedecekti.

Hep gülümserdi adam. Bu onun kişiliği olmuştu belki de. Belki de suratına yapışmış bir maskeydi. Ağlayarak dünyaya gelmişti. Bu onun son haykırışıydı. 16 yaşında okuldan atılmış, gülümsemişti okul müdürüne. 18 yaşında ünlü olmuş, sahneden gülümsemişti hayranlarına. 20 yaşında uyuşturucu komasına girmiş, uyandığında güzel hemşireye gülümsemişti. 22 yaşında sabıka kaydı sığmadığı için dosyası büyümüştü, polis memuruna gülümsemişti.

Ölüyordu bu kez ölüm meleğine gülümsüyordu. Sürünerek, düşerek bazen ayakta bazen yerde devam ettiği acılı yürüyüş son selamıydı belki de dünyaya. "Keşke yanımda biri olsaydı da, afilli bir söz söyleyip öyle kapatsaydım defterimi" diye geçirdi içinden. Ölmek üzereyken onunla alay eden düşüncelerine gülümsedi.

Uzaklarda tek katlı bir bina gördüğünü sandı. Hayal gördüğünü düşünüp, kendini azarladı. Teslim olmalısın dedi bir yanı. O yanını anında susturdu. O teslim olmazdı. Herkes ona teslim olurdu. O diz çökmezdi, herkes ona diz çökerdi. Bulanıklaşmış gözlerini iyice aralayıp enerjisinin son damlalarıyla ilerlemeye devam etti.

Yakınlaştıkça belirginleşen evde biri olması için içinden dua etti. İki basamaklı kısa merdiveni tek adımda aşıp, yere yığıldı. Sırtının çarptığı modern çelik kapıdan homurtulu bir ses çıktı, adam acıdan dolayı inlerken gözlerini kapattı. "Ya şimdi öleceğim, ya da bir daha bana bir şey olmaz" dedi. Bu dediğine kısık acılı bir kıkırtı eşlik ederken, gözlerini karanlığa kapattı.

Kapıdan çıkan cılız tedirgin gıcırtı adamın umutlarını körükledi. O kapı onun umut kapısıydı. Gözlerini aralayıp kapının ardından çıkanı görmek istedi fakat buna gücü yoktu. Duyulduğundan emin olamadığı bir sesle "Polisi arama" dedi. Birkaç defa tekrar eden cümlesiyle sessizliğe gömüldü.

Kadın için bu sahne oldukça tanıdıktı. Bu kez süreç farklı gelişse de sonuç aynıydı. Ayaklarının dibinde acıyla inleyen bir beden, yüzü kandan görünmeyen kirli bir adam, tüm asaleti ve soğukkanlılığı ile Nemesis. Her şey aynıydı. Tek fark onu bu hale kadının getirmemiş olmasıydı. Bu kez yardım talebi geliyordu ona, af için yakarış değil.

Kadın kıvırcık saçları kana bulanmış adamı süzdü bir süre. Yardım için elini uzatacağı sırada tereddüte düştü. Onu evine alması, ona dünyasını açması demekti. Bu bir çok açıklama bekleyen soru demekti. Sorular tehlikeliydi. Her zaman öyle olmuştu. Elini çeker gibi oldu. Beyninde yankılana cümle onu durdurdu.

"Artık masumlardan da mı intikam alıyorsun Nemesis?"

Mavi gözlerini kararsızlıkla kapadı genç kadın. Gözlerinin önünde beliren alevler kararsızlığına son verdi. Ellerini genç adamın güçlü kollarından geçirdi. Zayıf kolların adamı içeri taşıması neredeyse imkansızdı. Ona bahşedilen yetenekler adamı bir tüy gibi koltuğa taşıdı.

Kadın gözlerini adama dikti. Siyah perdelerinden içeri sızmayan güneşe karşı döndü. Perdelerini araladı. Eline incecik bardağı aldığı gibi boğazını yakıp geçen sıvıyı bitirdi. "Onu iyileştireceksin" diyerek komut verdi kendine. Onu iyi edeceksin. İnsanlığa bunu borçlusun.

Günler geçti, adam kadının ona verdiği ilaçlarla uyudu durdu. Saçları ve temizlenen yüzü suratında ki mızır yaramaz çocuk ifadesini ortaya çıkarmıştı. Kadın elinde ki bardakla günlerdir yaptığı gibi adamı izlemeye devam etti. Ne olacağını ilk defa bilmiyordu. Adam gözlerini açtığında ona ne diyeceğini bilmiyordu. İlk defa kontrolü yoktu yaptıklarının. Hataydı, hissediyordu. Fakat bir şey onu mıhlamıştı bu hareketlere. Onu dışarı atamıyordu.

Uzun kirpikleri hafifçe kıpraştı. Ve çikolata kahvesi parlak bir çift göz defalarca olduğu gibi yeniden dünyaya açıldı.

Nemesis.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin