3- Etek Uçlarımdaki Saklı Yangın

63 4 0
                                    

Annemin çığlıkları evin tablolarla dolu duvarlarında çınlıyordu. Küçücük bedenim koltuğun arkasına sığınmış, ağlamaktan bitap düşmüş dizlerimin üzerinde titriyordu. Kocaman, parlak mavi gözlerim, gözyaşlarımdan dolayı buğulanmış korkuyla titreşiyordu. Kendimi izlemek korkutmuştu beni. Bu kadar savunmasız ve korunmaya aç olduğum yıllar çok eskide kalmıştı. Lanetli ve olgun sayılabilecek bedenim ise annemin rengarenk tablosunun yanına yaslanmış yaratacağım katliamı sessizce izliyordu.

Üzerimde yine siyah bir elbise vardı. Minik Sisy ise çiçekli bir elbise giymişti. Bu elbiseyi hatırlıyordum. Renkli rüyalarım bu elbise kanla boyanmadan öncelerde kalmıştı. Renkli hayallerim yangında yanmıştı. Renkli olan her şeyi bu evde bırakmıştım. Dışarısı karanlıktı. Renkler burada kalmasaydı, fark edilirdim. Doğru tercihi yapmıştım. O küçücük yaşımda yüreğimi pır pır eden korkuya rağmen doğru tercihi yapmıştım. Her zaman doğru tercihi yapardım.

Duvara çarpan vazoyla, küçük kız titreyen bacaklarını doğrulttu. Minik burnunu çekip annesinin ve babasının yanına gitmek için yavaş, korkak bir adım attı. O sırada annesinin hiddetle içeri girdiğini görüp, geri çekildi. Büyümüş ve korkusuz Nemesis duvara yaslanmış olacakları bekler bir şekilde, kalbinde ki çarpıntıyı kendine bile yansıtmadan olanları izliyordu. Babası da annesini takip ederek içeri girdi.

Boynunda ki dövmelerin üzerinde de parıldayan siyah saçlarını savuşturarak gardırobun üzerinde ki valizini indirdi. Aynı zamanda belli etmeden, kızına hediye ettiği saçlarının altında yavaşça akan gözyaşlarını siliyordu. Annesi az önce ki hiddetinin aksine kızına dönüp "Sisy eşyalarını topla" dedi. Suratında ki kızgınlık sesine yansımış fakat bağırmamıştı. Minik Nemesis ağlamasını şiddetlendirip odasına ilerlemeye başladı.

Babasının tok sesiyle olduğu yere mıhlandı. "Onu hiçbir yere götüremezsin. O benim kızım" dedi. Sesinde ki üstünlük o yaştaki bir kız çocuğu için bile anlaşılırdı. Annesinin haykırışını dinledi, ardından babasının onu itişine şahit oldu. Annesinin orta da onunla yapboz yaptığı sehpaya güzel yüzünü çarpışını ardından ipek saçlarından akan kanı.

Sonra... Her şey durdu. Zaman durdu, güzel kadının başından akan kan durdu. Adamın gözlerinde ki büyük pişmanlık, küçük kızın gözlerinden akan yaşlar durdu. Duvarda adamın, bir zamanlar sevdiği karısıyla boyadığı rengârenk saatin tik takları durdu. Zaman ve mekân varlığını yitirdi. Yaşam derin bir acıyla küçük bir mola verdi. Duran her şeye karşın devam eden varlığını sürdüren bir şey vardı. Minik kızın gözlerine yansımış, kalbinde var olan ateş. Masmavi bir deniz kana ve aleve bulanmış gibi, yakmaya acı çektirmeye programlanmış iki alev topu gibi...

Kocaman bir yangın çıktı. Her şey yandı fakat kül olan ilk şey bir gelecekti. Yaşanmayı bekleyen güzel bir hayat vardı o evde. Şen kahkahalar ve uçsuz bucaksız umutlar vardı. Hepsi mahvoldu, yok oldu. 

Bedeninimi yaslandığım duvardan doğrulttum, küçük çiçekli elbisesinin uçları alev almış Sisy'i takip ettim. Koridorları geçerken o ne kadar titrek ve zayıfsa ben o kaadr kaygısız ve güçlüydüm. Bu onun ilk yangınıydı, ben ise hala yanıyordum. Onun ayakları çıplaktı, ateşler onu ürkütüyordu. Ben ise yerlere saçtığım acıların kırıklarına basmamak için daima sivri topuklu ayakkabılar giyiyordum. Minik Sisy'nin yeni yeni omuzlarına dökülmeye başlayan saçları gözyaşlaıyla bütünleşip al olmuş yanaklarına yapışıyordu. Ben ise saçlarım döktüğüm kana bulanmasın diye saçlarımı tepeden bir topuz yapmıştım. Minik Sisy'nin adımları kapının önünde son buldu. Zorlukla ulaştığı kapı kolunu aralayıp dışarı çıktığında karşısındaki endişeli kalabalık ona acıyan gözlerle bakıyordu. Siren seslerini duydu, ürkek bir şekilde baktı etrafına. Bu ninnilerin bittiği yerdi, artık acılarına eşlik eden ses bu sesti. Artık korkarak uyandığı uykularını annesinin yumuşak sesi değil, acılı siren sesleri susturacaktı. 

Nemesis.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin