-Şimdi oyun vaktiydi. Bu oyun ikiyüzlülerin oyunu olacaktı. Kimseye lüzum yoktu, yalnızca ikinciler barınabilirdi.
Asırlar önce Omfoes'tan kaçmayı başaran Stanlia; fani dünyanın tapılan ruhu haline gelmiş, halk tarafından büyütüldükçe tanrılaşmış...
Krallığımdaki odamda geçirdiğim onca gün, onca gece ve her bir işkence gözlerimi kapatacağım tüm günlerin her dakikasında zihnime uğrayıp duruyordu. Framdev'deki anılar her ne kadar pis, kirli ve sancı dolu olsa da, karşılaştığım tüm bu durumlara nazaran alışagelmişti.
Framdev halkının tüm o inançları, tüm o saygılarının birleştiği tek nokta olan Stanlia, ellerine ayı, tırnaklarının arasına güneşi sığdıran bir ruhun sahibiydi. Tapılan kan ve tüm bu acıyla olan imtihanımın temelli sebebiydi... Nasıl geldiğimi bile bilmediğim bu ruhsuz akademide beni kıskıvrak yakalayan, armam dedikleri koca bir sivrisinek ısırığı gibi şişmiş, kızıl safirler ile ilgili olan -ancak henüz ne olduğunu bilmediğim- şeyi aktifleştiren, yegane unsur ise tam da onun, tapılan ruhun kardeşiydi.
Ölmüş olmalıydı, yüzyıllar önce. Başım ağrıyor, gözlerim kararıyordu. Bir insan en fazla ne kadar yaşayabilirdi ki zaten? Stanlia ne kadar yaşamıştı? Tüm bunlar ve zihnimin içerisindeki beynimi sulandırıyordu.
'Karanlık' her gözlerimi kapattığımda başımın içini boşaltmak yerine daha da karıştıran gizemli ve somut bir sesti. Taştan ve ıslak zeminde cinsiyetsiz, tonlamasız ve yankılanıp duran sesti ta kendisi. Ölümle yaşam arasındaki bir çizgi, nefes almamı zorlaştıran puslu havaydı.
Oturduğum koltukta dirseklerimi açtığım bacaklarıma yerleştirdim ve kafamı içindekileri yok etmek istercesine avuç içlerime yatırdım. Tırnaklarım, saç diplerimi kazırken ağır kapının açılma sesini işittim.
"Eğitimlerin başlıyor, Knaria. İlk gün fiziksel eğitim almayacaksın. Muhtemelen seni almaya geldiler." Başımı kaldırıp yorgun gözler ile Shortur'a baktım. Dudaklarım büktüm.
"Eğitimler bugün başlamasa olmaz mı?" Bir saniye bile düşünmeden bu fikrimi reddetti. "Başım ağrıyor."
Ufak bir tebessüm takındı. "Birkaç gün önce arman aktifleştirildi." Bunu söylerken hiç yabancılık çekmiyordu. "Başının ağrıması gayet normal."
Kaşlarımı çatıp tamamen ona döndüm. Kafam bir hayli karışmıştı. "Şu armam denilen şeyi açıklamayacak mısın?" Ondan bir cevap beklerken gelen kelimeler onun ağzından çıkmamıştı.
"Bunun hakkında her şeyi bugün içerisinde anlamanı umuyorum Knaria." Gelen ses Arnsan'a aitti. Arkamı döndüğümde onu yanımda görmeyi beklemiyordum. Ayağa kalktım ve uzattığı elini sıktım. "Bugün nasılsın?" Onu dinlendiğim süre içerisinde hiç görmemiştim. Tatlı gülümsemesi ciddi ve Shorturunkine benzerdi.