En büyük ceza hiç şüphesiz ki ölümdü.
Peki neden kadın ölüme bu kadar merakla bakıyordu?
Ölüm...
Peşini bırakmayan, onu terk etmeyen nadide bir parça.
Ne mutlu onurlu bir ölümle taçlandırılmış ruhlara!
Yalnızlık, ölümün tek varisiydi sanki.
Sinsi sinsi dokunurdu insana. Daha sonra duygularına karışır yok ederdi insanı.
Tıpkı cehalet gibi.
Acıdan zevk alır mıydı insan hiç?
Alırdı.
Öyle ki o acı için kıvranırdı çaresizce.
Hayat bunu büyük bir zevkle izlerken insanoğlu bir soytarı gibi özenle eğlendirmeye çalışırdı "hayat" denen seyirciyi.
Sessizlik bataklığında boğuluyordu kadın.
Hareket ederse daha derine çekilecek, hareket etmezse ölecek.
Düşündü. Tekrar ve tekrar.
Ölmek mi acı verici olan, hayata tutunmaya bile izninin olmaması mı?
Hayat tutunmak çok mu önemli?
Durdu.
'Tâbi öyle ya'
Anlam veremedi içindeki haykırmayı bir an bile bırakmayan sese.
O ses değil miydi ölmek için kendine yalvaran?
Yoksa kendi miydi ölmek için eline jiletleri alan?
Kendiydi.
Kadın son derece ayıktı elinde kanlı jiletleri tutarken.
Zihni tertemizdi, gözleri parlıyordu bilgilerle her zamanki gibi.
Hayata tutunmak istemeyen kendiydi.
Aynalara olan sevgisizliğiyle eşdeğerdi hayata olan nefreti.
Aklına bir şarkı sözü doldu bir anda.
"Tanrı meşgulse duymak için duanı, çekilir bir ceset torbasının fermuarı."
Boş gözleri bu gün parlamıyordu bilgilerle.
Hissetmiyordu.
Sadece bakıyordu. Nereye, neden baktığını bilmeden bakıyordu.
İçinde kapanmayan bir boşluk vardı.
Canını yakmayı uzun zaman önce bırakmış, derin bir sızı kalmıştı o boşluktan geriye.
Düşünmek istemiyordu artık.
Düşünmesine gerek de yoktu zaten.
İhtiyacı yoktu insanoğlunun ve hayatın fikirlerine.
Kendi ihtiyacı var mıydı fikirlerine?
Hayır. Hayır yoktu.
Düşünceler.
En az yalnızlık kadar öldürüyor insanı.
Anlamıyordu kadın.
Her daim gülen insanları anlamıyordu.
Oysa hayatları çok basit insanlar devamlı ağlıyordu değil mi?
Haksızlık değil miydi bu?
Herkes aynı hamurdan yoğurulmamış mıydı?
Herkes Adem ve Havva'dan gelmemiş miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝒦𝒶𝓎𝒷𝑜𝓁𝓂𝓊ş 𝑅𝓊𝒽𝓁𝒶𝓇
RandomKimdi? Bu derin yalnızlığa onu hapseden, ölümüne korktuğu denizin dibine duygularını gömen ve açığa çıkmalarını engelleyecek kadar korkutan. Bildiği sonsuz, sayısız hayat ve yaşam, düşünce vardı ama bunlar hiçbir zaman onu yalnızlıktan kurtaramadı...