Anlamsız bir yorgunlukla harmalanmış baş ağrısı.
Bedenindeki anlam veremediği derecede yoğun olan ağrılar, uyanmamasını istermişcesine esir almıştı kadını rahatsız hastane yatağında.
Ne kadar uğraşsa da açılmıyordu gözleri.
Etrafı birbirinden ayırt edemediği ve ne söyledikleri anlaşılmayan insan sesleriyle doluydu.
Boşvermişlik zihnine yavaş yavaş tesir ederken pes etmesine ramak kalmıştı.
En sonuna derin bir nefes vererek karanlığa teslim oldu ve nerede olduğunu anlamaya çalıştı.
En son olanlar beyninde bir şimşek çakmasına neden olurken, yaşananların kendi halüsinasyonları olup olmadığını defalarca sordu beynine.
Ayaklarını oynattığından giren ince fakat etkili sızıyla anladı halüsinasyon görmediğini.
'Peki neredeyiz biz ve odamıza kimse göz ucuyla bile bakmazken neden bu kadar fazla insan sesi geliyor?'
İç sesinin sorduğu sorulara verdiği cevap keskin ve umursamaz oldu:
"Belki de sadece delirmişizdir."
Konuşur konuşmaz etrafındaki sesler aniden kesildi.
Tek bir nefes sesi dâhi yoktu şimdi odada.
O an emin oldu delirdiğine ve bu inancına devam edebilirdi, gözlerinin üzerinden bir şey çekilip de ışık gözlerine hücum etmeseydi tâbi.
Ne olduğunu sorgulama fırsatı bile verilmedi kendine.
Anında elleri ve ayakları hastane yatağının yanlarında bulunan deri kemerlerle yatağa sabitlendi.
Gözlerini kocaman açtı -ne kadar açabildiği meçhuldü tâbi çünkü kadının gözleri küçücüktü- ağzını açmak üzereyken, ellerini bağlayan kadın gelip kafasını da aynı deri kemerle yatağa sabitledi.
Hali hazırda başında bekleyen adam, elindeki - kadının en başta kalem sandığı fakat ışık yanınca kalem olmadığı belli olan aletle - gözlerini incelemeye başladı.
İncelemesi bitince, tekrar kadının laflarını ağzına tıkarak, arkasına bile bakmadan odadan çıktı.
Adam çıktıktan sonra odada kalan diğer kişiler yavaşça ortalığı alt-üst etmeye başladı.
Kadın en sonunda konuşma fırsatı bulduğuna sevinerek ne aradıklarını sordu.
Aldığı yanıt koca bir sessizlikti.
Ellerini ve ayaklarını çözmelerini söyledi bu sefer de.
Yine aynı cevapla burun buruna geldi.
Sessizce acı içinde kıvranmaya razı gelmek zorunda kaldı sonunda.
Aradıkları şey her ne ise bulamadıkları aşikârdı.
Hepsi çaresizce oldukları yerde dikilerek yorgunlukla nefeslendiler.
Hepsinin gözünde aynı bıkmışlık ve çaresizlik vardı. Ne yapacaklarını kararlaştırmak ister gibi birbirinin gözlerinin içine baktılar.
Sonunda karar vermiş olacaklar ki yavaşça kadına doğru ilerleyip ellerini, ayaklarını ve kafasını sırayla çözdükten sonra erkek olan kadını yataktan aşağı fırlattı.
Ani gelen hamle ile sert zemine çarpan vücudu gıcık bir aşinalıkla sızladı.
Aşinaydı bedeni bu sızıya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝒦𝒶𝓎𝒷𝑜𝓁𝓂𝓊ş 𝑅𝓊𝒽𝓁𝒶𝓇
RandomKimdi? Bu derin yalnızlığa onu hapseden, ölümüne korktuğu denizin dibine duygularını gömen ve açığa çıkmalarını engelleyecek kadar korkutan. Bildiği sonsuz, sayısız hayat ve yaşam, düşünce vardı ama bunlar hiçbir zaman onu yalnızlıktan kurtaramadı...