Esaret

8 0 0
                                    


BÖLÜM 7: ESARET


Steven'ın Gözünden:

Birdenbire Jackson durdu ve gözlerini kapatarak bazı kelimeler fısıldamaya başladı. Söylediği kelimeler, anlamadığım (ancak anımsadığım) eski bir dildeydi, ancak sesindeki kararlılık ve yoğunluk beni dehşete düşürdü. Kollarımı ve bacaklarımı hareket ettirmeye çalıştım, ama her kelimeyle birlikte daha da ağırlaştığımı hissettim.

Kelimeler sona erdiğinde, ayaklarımın altındaki zemin birdenbire kayboldu. Dengesizce yere düştüm ve ardından hızla aşağıya çekildim. Kendimi toplamaya çalışsam da, labirentin derinliklerine doğru çekiliyordum. Her iki yana savrulurken, karşı koymak için mücadele ettim, ama bu büyüye karşı koymak imkansızdı. Çaresizce fısıldadım, "Evanna..." Ancak sesim, yankılanarak kayboldu.

Bu düşüş beni sersemletti. Bir an için her şey karardı ve gözlerimi tekrar açtığımda, kendimi sonsuz duvarların içinde buldum. Mağaranın dar koridorlarında yankılanan hüzünlü bir ses vardı. Bu yankı, Jackson'ın zafer dolu kahkahaları ve Evanna'nın acı dolu çığlıklarıyla doluydu. Her adımda içimde bir boşluk büyüyordu. Labirentin duvarları, yılların getirdiği bir hüzünle kaplıydı. Taşlar, soğuk ve nemliydi, üzerlerinde eski semboller ve yazıtlar vardı.

Dünyanın altına çekiliyormuşum gibi hissediyordum. Jackson'ın kelimeleri kulaklarımda yankılanıyordu, sanki her biri zihnime birer çivi gibi çakılıyordu. Çevremdeki karanlık yoğunlaştıkça, hareket etmek gittikçe zorlaşıyordu.

"Bu... bir tuzak olmalı," diye düşündüm. Jackson'ın amacı, beni Evanna'dan uzaklaştırmaktı ve bunda başarılı olmuştu. Ne kadar çabalasam da, karşılık vermek mümkün değildi. Her iki yana doğru uzanan koridorlar, sanki sonsuzluğa gidiyordu. Bu, tam anlamıyla bir kapanmışlık hissiydi.

Evanna'nın güvenliği için endişelenirken, içimde bir şeylerin değiştiğini fark ettim. Onunla geçirdiğim anlar gözümün önüne geldi. Onun gülüşü, sıcaklığı ve cesareti, içimde bir yerlere dokunmuştu. Jackson'ın büyüsüyle burada kaybolmuşken, Evanna'ya olan hislerim daha da belirginleşti. Evanna'ya karşı hissettiğim bu güçlü duygular, onu sadece koruma isteğinden çok daha derindi. Onu seviyordum? Sanki çok uzun zamandır...seviyordum? Onun yanında olmayı, onu korumayı, ona destek olmayı istiyordum. Bu düşünceler, beni daha da güçlendiriyor, labirentin çıkmazlarında bir umut ışığı aramama neden oluyordu.

Labirentin içinde ilerlerken duvarlardaki eski yazıtlar dikkatimi çekti. Yazıtlar, kehanetin hüzünlü şekilde yankılanan sözlerini içeriyordu: "Yenidoğan gerçekten doğduğunda şafağa kadar karar verilecek. Gözler mi görecek, herkes mi karanlığa gömülecek?" Bu sözler, yankılandıkça içimi daha da derin bir kaygı ve sorgulama dolduruyordu. Etraftan gelmeye başlayan ağlama sesleri, kehanetin ağırlığını daha da hissettiriyordu.

Evanna'nın Gözünden:

Jackson'ın dişlerini boynuma geçirdiği anı unutamıyordum. Kanımın her damlasının onu nasıl beslediğini hissedebiliyordum. İçimdeki korku bedenime ağır bir yük gibi çökmüştü. Karanlık bir mağarada, kan dolu havuzun kenarında, onun esiri olmuştum. İçimdeki gücü hissetmeye çalışırken, beynimi saran bir bulut gibi belirsizliklerle boğuşuyordum. Steven'ın çığlıkları ve ışıldayan bedeni gözümün önüne geldi. Ancak, şimdi burada tek başımaydım.

Jackson'ın Gözünden:

Evanna'nın kanı, beni her zamankinden daha güçlü yapıyordu. Onun kanının tadı, ruhumu şehvetle doldurmuştu. Ancak, içimdeki mücadele, onun güzelliği karşısında bile sönmüyordu. Bilge'nin söyledikleri zihnimde yankılanırken, Evanna'ya olan arzumu ve kehanetin getirdiği yükü düşünmekten kendimi alamıyordum. İçimdeki karışıklık ve Evanna'nın yanında olma isteği bana bir nebze olsun huzur veriyordu.

Evanna'nın Gözündenı:

Jackson'ın bana olan ilgisi, şehvet dolu bakışları ve dokunuşları, beni her geçen an daha da çaresiz hale getiriyordu. Onun esiri olmak, içimdeki tüm umutları yavaş yavaş söndürüyor gibiydi. Kendi iç dünyamda kaybolmuştum. Kendi hislerimle başa çıkmak zorundaydım, ama bu karanlık dünyada bir ışık arıyordum. Jackson'ın içindeki kötü dürtüleri yenmeye çalıştığını bazen hissediyor gibi oldum, ancak çoğu zaman onun içsel mücadelelerinde kayboluyordum.

Jackson, yanıma gelerek yüzümü elleri arasına aldı. Gözlerindeki tutku, ruhumdaki umutsuzlukla buluşuyordu. "Evanna," dedi yavaşça, "Seninle bir gelecek hayal ediyorum. Kanının her damlası, bana güç veriyor. Ama aynı zamanda içimdeki karmaşayı da besliyor."

Şaşkınlıkla ona baktım, içimdeki korkuyu saklamaya çalışarak. "Jackson, bu kehanetin gerçekleşmemesi için ne yapmalıyım?" diye sordum. "Bilgenin söylediğine göre bu lanet bizi mahvedecek."

Jackson, başını sallayarak uzaklaştı. "Kaderimizde yazılı olanı değiştirmek için çok geç olabilir, Evanna. Ama belki de birlikte bir çıkış yolu bulabiliriz." Sözleri, umut dolu gibi görünse de, gözlerindeki derin endişe ruhunun çatışmalarını gösteriyordu.

Jackson, yavaşça elini Evanna'nın yüzünden boynuna doğru kaydırdı. Evanna, bu dokunuş karşısında istemsizce titredi ve bir an için Jackson'ın dokunuşundan etkilendi. Ancak hemen ardından kendine geldi ve Jackson'ın elini iterek geri çekildi. "Hayır, Jackson. Bu doğru değil," dedi sert bir sesle. İçinde hissettiği anlık zayıflık yüzünden kendine kızdı, ama Jackson'ın gözlerindeki şehvetli bakışlar daha da artmıştı.


Jackson, Evanna'nın yanına gelerek onu kollarına aldı. "Evanna, seninle birleşmek, benim için bir ödül gibi," diye fısıldadı. "Kanının tadı, bana güç veriyor. Ama aynı zamanda seni de istiyorum. Bayağı istiyorum."

Evanna, onun dokunuşları karşısında ürperdi. "Jackson, beni bırak. Kendine gel. Bu kehanetin gerçekleşmemesi için ne yapmalıyız?"

Jackson, gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. "Bilmiyorum, Evanna. Ama seninle birlikte olmak istiyorum. Sonsuza dek." Sözleri, hem bir itiraf hem de arzu dolu bir açıklamaydı.

Evanna, gözleri yaşlarla dolu bir şekilde Jackson'a baktı. "Jackson, bu durum bizi mahvedecek. Bunu biliyorsun. Ama yine de benimle birlikte olmak istiyorsun."

Jackson, başını sallayarak gözlerini açtı. "Evet, Evanna. SENİ İSTİYORUM. Seninle bir gelecek hayal ediyorum. Ama senin davranışların bunu zorlaştırıyor."

Jackson, daha da yakınlaşıp Evanna'nın boynuna küçük öpücükler kondurduğunda, Evanna'nın gözleri yavaş yavaş kararmaya başladı. Görüşü azaldıkça korkusu ve dudağının titremesi arttı. Genç kızın savunmasızlaştığını gören Jackson, daha da arzulu davranmaya başladı ve histerik bir kahkaha attı. Onun bu halinden faydalanarak, "Korkma Evanna," diye fısıldadı. "Seni koruyacağım, ama bunu seninle birlikte yapmalıyım." dedi ve kızın dudağına yapıştı.

Evanna, Jackson'ın sözleri karşısında titremesini durduramıyordu. Son gücüyle geri çekilerek "Jackson, ne olursa olsun, seni durdurmalıyım. Bu kehanet gerçekleşmemeli," dedi, gözleri kararmaya başladıkça daha da güçsüzleştiğini hissederek.

Steven'ın Gözünden:

Steven, labirentin içinde çaresizce dolaşırken, Evanna'nın sesini duymaya çalışıyordu. Karanlık koridorlar, ona bir çıkış yolu sunmuyordu. İçindeki umutsuzluk, her geçen dakika daha da artıyordu. "Evanna," diye fısıldadı kendi kendine. "Seni bulmak zorundayım. Bu laneti kırmak zorundayız."

Labirentin duvarlarındaki eski yazıtları incelemeye başladığında, bir şey fark etti. Yazıtlar, kehanetin hüzünlü şekilde yankılanan sözlerini içeriyordu: "Yenidoğan gerçekten doğduğunda şafağa kadar karar verilecek. Gözler mi görecek, herkes mi karanlığa gömülecek?" Bu sözler yankılanıyordu ve asla durmuyordu. Duvarlardan titrekçe gelmeye başlayan ağlama sesleri, kehanetin ağırlığını ve kaçınılmazlığını daha da hissettiriyordu. Evanna'nın gözlerinin görüşünün azalması, kehanetin bu kısmıyla ilgili olabilirdi. Bu düşünce, içimdeki korkuyu ve endişeyi daha da artırıyordu.

"Evanna'nın görüşünün azalması, bu kehanetin işareti olabilir mi?" diye düşündü Steven. "Gözler mi görecek, herkes mi karanlığa gömülecek? Bu, Evanna'nın geleceği hakkında ne anlama geliyor?" Zihnindeki korkular, bedenine ağır bir yük gibi çöküyordu. İçindeki korku her geçen dakika daha da artıyordu.

Devam Edecek...

Mezarlık Prensesi: YenidoğanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin