6.

97 21 2
                                    

Jeongin'den
"Ne demek bir prensim!Niye bana söylenilmiyor?magazin sunucusu gibi her şey hakkında konuşyorsun ama prens olmandan hiç bahs etmiyorsun"

"Söylemedim çünki senin beni öyle görünce ne tepki vereceğini merak etdim"
Masanın başında karşı karşıya oturmuşduk. Karşımda kıkırdamasıyla ona istemizsizce göz devirdim.
Zaten eve iki gün sonra anca gele bilmişdi.

"Hem iki de bir de bilmediğim dilde konuşup durma. Küfür gibi o nasıl laflar öyle maga sucusumudur nedir"
Telaffüz edemediği için gülmek istesem de hiç bir şey çaktırmamak için istifimi bozmadım. Böyle giderse ben burada çok yaşamam yoksa.

"Hyung bilmiyorum ki aklıma öyle birden bire geliyor bende söylüyorum. Ne demek olduğunu bile sorgulamıyor beynim"

"Peki. Seni çok zorlamayacağım."

"Birde gece çok güzeldin Jeongin. Ben hayatımda hiç bu tarz bir müzik ve ya dans duymadım. O kadar güzeldi ki hiç bitmese de sonsuza dek izlesem dedim. Yandakı kadının eşyalarından ne istedin bilmem ama o bile güzeldi.Şarkıyı yazmanı görmesem bir yerden gördü derdim."
Zaten Jimin hyungdan çaldım. Ama bunu bilmesine gerek yok değilmi.

"Teşekkür ederim hyung"

"Diğer prensler ve halkda beyendi.
Arkadaşlarım yani Prensler kim olduğunu sordu bende arkadaşım dedim iyi yapmışım değil mi?"

"İyi yapmışın hyung ama sen benim için abi gibisin"

"Yaa innie"
Diyip gelip bana sarılmışdı. Bende kollarımı ona doladım. Bana gerçekten bir abi gibi his etdiriyordu. Ve ben bu hisi çok özledim. Gözlerim doldu. Jisunga çakdırmadan sildim gözlerimdeki yaşı.

"Bu arada onlara senin durumundan bahs etmedim ama bir kaç şey sordum.
Şöyle ki kore de zaten çok fazla sarışın yok o yüzden sarı kafalılar çabuk fark edilir. Bende hiç sarışın gördülermi krallıklarında diye sordum en azından ailenden birini buluruz diye.
Felix ve Seungmin halka çok yakın. Onlar bir kaç tane tanıdıklarını söyledilar ama onlarında ailelerini falan baya iyi tanıyorlarmış ve senin gibi tilki gözlü görmemişler."
Beni anlatırken kullandığı terminler aşırı komik geliyordu. Sarı kafa,tilki gözlü hsjsjs

"Ben zaten halkla iç içeyim seni burada görmedim. Sonra birde Changbin gelmişdi ama Seo krallığı buraya çok uzak. Oradan buraya gelsen yolda hırpalanırdın ama seni bulduğumda çok temiz ve iyi görünüyordun. O yüzden buraya yakın bir yerde yaşıyor olmalısın."

Benim hakkımda çok düşünüyor ve aileme kavuşmam için çok çalışıyordu. Ama benim bir ailem yok. Benim bir evim yok. Türüm yok.
O benim için bu kadar didinirken ben ona hep yalan söyledim. Ağzımdan çıkan her şey yalan ama o bana inanıyor.
Kendimden utanıyorum.

"Hyung beni bu kadar düşünme lütfen."
Elimi omzuna yerleşdirdim ve oturduğum sandalyeden kalkdım.

"Ben bir az dışarı çıkıcam geç gelirsem merak etme"
Onun yüzüne bakmaya cesaret bulamadığım için başım yere eğik bir şekilde,cevabını bile beklemeden çıkdım evden.

Ağaçların altıyla öylece nereye gitdiğimi bilmeden yürüyüyordum.
Tam 10 gündür buradayım. Kendimi buraya o kadar kapdırdım ki gerçek dünyayla hiç bir bağım kalmadı.
Gerçi neresi gerçek dünya ondan bile daha emin değilim. Ya bu güne kadar yaşadıklarım bir rüya olmalı ya da şimdi yaşadıklarım. Ne yapmam gerekiyor hiç bilmiyorum. Geri evime dönmem için ne yapmam gerekiyor? Ölmem mi? Yeniden kendimi suya bıraksam gözümü eski evimde açarmıyım? Peki eski hayatıma dönmek istiyormuyum?
Hayır. Ama burada olmam ne kadar doğru. Sonsuza kadar Jisung hyungun evinde kalamam. Fakat ondan ayrılamamda beni burada o tutuyor.
Birde bir kaç farklı neden.
Sanki içimden bir ses burada kalmam gerektiğini vurguluyor. Burada bana ait bir şeyler var gibi. Benden saklanan güzel şeyler mesala.

İşte bu düşünce bana bir şeyler anlatmaya başladı.
Eğer ben buraya geldiysem burada gerçekten bana ait bir şey olmalı.
Her şey bir anda burada olmam gibi basit olmaz ve illa ki bir sebeb olmalı.
Bana ait olan,bunca yıl aradığım her neyse burada olmalı. Ama o nerede?

"En azından bir işaret-"

H:"Sana ormanda gezmenin tehlikeli olduğunu söylemişdim"
Bir anda yanımda beliren bedenle korkuyla yerimde sıçradım.

"Sessiz sessiz gelmesene!"
Hafif kızgın bir sesle konuşmuşdum.

"Benim bir prens olduğumu anladığını sanmışdım. Fakat bu konuşmana göre pek de öyle değil sanırım."
Bu kadar şeyin ortasında tek eksiğim kibirli bir prensdi zaten o da olduğuna göre tam oldu.
Ama yine de ona saygısızlık etmemeliyim değil mi?

"Üzgünüm ben korkunca bir an kaba davrandım."

"İyi. Bir daha olmasın çünki bu seni ikinci uyarışım."
Ede de bilirmişim.Kaba prens mi olur?O kadar masal dinledik hepsi yalan.
Sanırsın prens olan benim. Ukala şey

Bir kardeşine bir de buna bak.
"Jisung hyungla hiç benzemiyorsunuz."

"Biliyorum."

"Filter ne demek?"
Sorduğu soruyla afallamışdım. Gerçek anlamını söyleymezdim. O yüzden Jisunga söylediğim yalanı kullanacakdım. Ama üzerinden iki gün geçmesine rağmen hatırlaması beni mutlu etmişdi. Beni hiç umursamaz diye düşünmüşdüm.

"İsim. Bir kere duymuşdum bu ismi. Şarkıyı yazarken uyumlu olur diye düşündüm ve kullandım."

"Jisunla ne zamandan beri arkadaşsınız? Aynı evde kaldığınza göre yakın olmalısınız ama bana senden hiç bahs etmedi."
Büyük ihtimalle beni bulmuşken aklındaki soruları sormak istiyordu.
Ama şu anki sorusuna nasıl cevap vermem gerek bilemedim.

"Abim gibi"
Ilk sorusunu atlamışdım. Ikici sorusunaysa net bir cevap vermişdim yani sanırım.

"Fermonlarını neden bastırıyorsun?"

"Bastırmıyorum ki"
Durudu ve bana doğru döndü.

"Türünü biliyormusun?"

"Hayır"

Cevabımla önüne dönmüş ve ellerini arkasında birleşdirerek yürümeye devam etmişdi.

"Yanii sizi tehtid etmek istemem ama benimle dikkatli konuşmalısınız bir alfa hatda delta bile ola bilirim öyle değil mi?"
Hızlı adımlarla yanına getdim ve başımı eğerek onun yüzüne bakarak konuşmaya çalışdım.
Bir anda bir kahkaha patlatmışdı.
Benimle daha dikkatlk olması gerekiyordu gülmesi değil.

"Benimle daha dikkatli olmanız gerekiyordu gülmeniz değil."
Sinirli olduğumu belli ederek konuşmuşdum.Sonunda gülüp bitirdiğinde konuşdu.

"Aahh uzun zamandır böyle gülmemişdim seni ödüllendirmem gerekecek. Birincisi sen rüyanda bile alfa olamazsın hele delta hiç. Bir kere önümüzdeki yaklaşık 80 yıl için her hangi bir delta var olucağa benzemiyor.
Hmm... Sen omega olucak kadar zarifsin."
Beni süzdükden sonra söylediği şeyi iltifat olarak kabul etdim.

"Teşekkür ederim. Belki de son yüz yılın tek deltasınız ama unutmayın mucizeler her zaman vardır. O yüzden hala bir delta ya da alfa olma şansım var!"
Burada ola biliyorsam deltada olma şansım vardır elbet. İmkansızdı ama benim için geçersizdi. Beni durduran tek şey buraya gelirken şans eseri olarak hangi tür seçilemem.Yoksa 80 yıl gibi bir derdim yok.

"Fazla cesursun..."
Dibime girdi ve yüzümü doğru eğildi.

"Fazla cesursun karşındakinin son yüz yılın deltası ve bulunduğun toprakların sahibi olduğunu bilmene rağmen."

"Sizin bana hiç bir şey yapmayacağınız biliyorum."

"Yapmazsınız değil mi?"

Gerçi yapsada çok da umurunda değil.
Sorumu hiçe sayıp yoluna devam etdi.

"Eve dön artık."

"Canım istemiyor."

"Emir veriyorum, karşımı geliceksin?"

"Offff"
Oflayıp yolumu değiştirdim ve eve gitdim. Adama bak kendisi yoluma çıkıyor bir de beni eve gönderiyor.

Eve dönüş yolunda çokca düşündüm. Sanırım ne yapmam gerekdiğini biliyorum.

Detayı fark edenler;)

Royalty/HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin