Arif'in dilinden
"hadi bücür kavga etmeyi mi bilmiyorsun yoksa?" Ömer'in dalga geçerek söylediğiyle bomboş sokakta geri geri adımlar attım.
sırtım birinin göğsüne çarptığında daha çok gerildim ve gözümden yaşlar akmaya başladı.
"noldu ağlıyor musun yoksa?" Emre'nin sesiyle omzumun üzerinden Emre'ye baktım. Emre tek kolunu boynumun üzerinden sarınca daha çok korkmuştum.
Ömer'de sağ tarafımıza gelip kolumu tutmuştu.
nefes alamıyor gibi hissediyordum. yada gerçekten boğazımı sıkıyorlardı, bilemezdim. nefesim daha çok sıkıştığında çığlık atmaya çalıştım, olmadı. ağzımı açıp nefes almayı denedim, olmadı. öksürmeye çalıştım, oda olmadı.
Emre ve Ömer telaşla birbirlerine bakıp beni yere fırlatarak oradan kaçmışlardı.
dizlerimin üzerine çöküp tek elimi yere dayayıp tek elimi boğazıma sardım. boğazımı delip bir boşluk açarak nefes almak istiyordum.
astım ilacım yanımda değildi ve buda zaten normal bi astım krizi değildi.
Cenan neredeydi, neden gelmiyordu hiç bir fikrim yoktu.
önüme geçip karanlık oluşturan ayakkabılara baktım. kimindi onu bile bilemeyecek kadar kötü durumdaydım. daha sonra kafamı kaldırınca kendi çocukluğumu gördüm karşımda. bana acıyarak bakıyordu.
nefesim biraz düzeldiğinde öksürmeye başladım. astım ilacım çocukluğumun elinden kayıp önüme düştü.
hemen kullandığımda nefesim düzelmişti ama hala kalbimde bir ağrı hissediyordum.
o küçük çocuk, yani çocukluğum, benim gibi diz çökerek gözlerini vücudumda gezdirdi.
"naptın bize?"
sorduğu soru hastalıklı kalbime kurşun saplamıştı. anlamıştım çünkü ne demeye çalıştığını.
"n-nolmuş bize?"
acıklı bir gülümsemeyle elimi tutup kolumu açtı. kolumdaki 5 cm'lik yanık izini işaret etti gözleriyle.
daha sonra dizlerimi çekip yere oturmamı sağladı. dizlerimi kendime çektiğimde eşofmanımın paçalarını sıyırıp 13 cm'lik bıçak izine dokundu parmağıyla. tekrar oluştu sanki o yara izi.
daha sonra işaret parmağını bacağımdaki morlukların üzerinde gezdirdi.
"biz fiziksel acıya alışkınız ama..." dedi ve devamı getirmeden önce elini kalbime yerleştirdi.
"neden?"
sorduğu soru birsürü anlamı getiriyordu.
"ne neden?"
"bunu neden yaptın bize Arif? biz fiziksel acıya alışkınız ama senin yüzünden bizim ruhumuz parçalandı. yok oldu. ben senin yüzünden tekrar tekrar acı çektim. seni kendi çocukluğun, yani ben bile sevemiyorum Arif."
ayağa kalkıp geri geri adımlar atmaya başladı.
"mutlu ol diyeceğim ama. imkansızı dilemek olmaz..."
diyerek karanlık sokakta oda karanlığa karıştı.
gözlerimden akan yaşlarla birlikte ayağa kalktım.
Atakan. Ömer. Evliya. Emre. Oğuz. Ozan. Selen. Ecem. Begüm. Ayşegül. Tuğba. Gözde. Ebru...
hepsi karşımda dikilmişti. hepsinin gözlerinde nefret ve acıma vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
çocukluk arkadaşı~arcen
Fanfictionçocukluk arkadaşı olan arif ve cenan aynı şirkette işe girerler...