Koltukta oturmuş, önümdeki televizyonda konuşulan önemsiz haberlerden sıkılmış, elime kumandayı alarak bıkkınlıkla kapatmıştım televizyonu.Evde herkesten erken uyanmıştım. Elime bana yeni alınan telefona baktım. Telefonu açarak inceledim. Bir süre sonra artık meraksız gelmeye başlamıştı.
Telefonu masanın üstüne bıraktım. Camın önüne doğru yöneldim. Son günlerde bir sürü olay art arda geliyordu, sınanıyordum sanki.
Aklım fikrim dün balodayken yaşadıklarımdaydı, o adamla nasıl dans ettiğimi algılayamıyordum. Kendimden iğreniyordum. Sanki meyve suyu değil de, alkol dökmüştüler bardağıma. O adamla temas kurduğumu her hatırladığımda, gözlerim kararıyor, bir o kadar da kendimden iğreniyordum.
Nasıl zevk almıştım ki ben onunla dans ederken? Neden ona benimle temas kurmasına izin verdim? Neden benden ayrılınca hayal kırıklığına uğradım heyecandan krize girmediğime sevinmek yerine? Nedendi bunların hepsi?
Fikirlerimden ayrılmama arkamdan gelen sesler sebep oldu. Gelen Feride ablaydı. Abla diyordum, yeğenler arasında yaşça büyüktü o, tabii benden de.
"Günaydın. Neden böyle çabuk uyandın ki? Rahatça uyusaydın. Zaten dün çok yorgun argın gelmiştin." Hep beni düşünürdü. Bir abla olarak tek beni değil, hem kardeşini, hem de yaşça küçük olan yakınlarına çok önem veriyordu bu kadın.
Gülümseyip cama doğru çevirdim gözlerimi, kafam hâlâ onun olduğu tarafta, sağ tarafa doğru dönüktü. O da bana gülümsedi, sonra arkasını dönüp mutfağa ilerledi. Kahvaltımı çoktan yapmış, diğerleri için de hazır koymuştum. Bunu görünce yüzüme baktı, fikrimi dışarıya doğru yönelttiğimi anlayınca bir şey yapmadı, mutfağa girdi sadece.
Dakikalar sonra, diğerleri de kahvaltı için mutfağa girdiler. Yüzüm hâlâ manzaraya dönüktü.
Aniden, omuzlarımda bir yük hissettim. Arkamı dönünce, Asiye'nin enerjik halde omuzlarımdan tutunup zıpladığını gördüm.
Ona doğru döndüğümde, pırıl pırıl parlayan gözleri, kocaman gülümsemesiyle ben de ona gülümsedim. "Ne bu heyecan?" Diye sorunca daha da gözlerime daldı bakışları.
"Ay dün gittiğimiz balo çok güzeldi." Yine konuyu buraya getirdi. "Bak şimdi konumuz bu değildi, bir şey diyecektim ben sana ya," heyecanlıydı sebebini bilmediğim şekilde. Cümlesini devam ettirmesini bekledim. "Dün o balo benim bir arkadaşım tarafından hazırlandı."
"Eee?" dermiş gibi baktım ama demedim. "Nolmuş yani?" sorduğum soruyla az kalsın yerinde duramıyordu. Bir an arkamızda bizi izleyen o tanıdık kömür karası gözlere bakış attım. Erdem dede bizi meraklı bir şekilde izlerken, yutkunarak Asiye'ye taraf döndüm. "Burada olmaz, sonra konuşuruz" diye kulağına sadece onun duyabileceği kadar kısık bir sesle fısıldadım.
"İyi o zaman." Yüzündeki gülüşü arkasında dönüp mutfağa giderken, ihtiyarı gördüğünde soldu. Hiç istemezdim gülüşünün eksik olmasını o güzel yüzden. Gülmek ona çok yakışıyordu.
Hızla mutfağa doğru adımladı Asiye, ardından da Erdem dede. Gözlerini benden ayırmıyordu. Bana o gözlerle mesaj mı gönderiyor, yoksa benim gözlerimden mi mesaj almaya çalışıyor anlamadım.
"Sen de gelmeyecek misin Bade?" Asiye ordan bana bakış attı.
"Yedim ben zaten. Yediğiniz yemek de benden." Bu sefer ben ona göz kırptım.
Ali bir bana, bir de Asiye'ye anlamaz gözlerle bakıyordu. Bu yakın günlerde neden bu kadar agresif olduğunu anlamıyordum. Bana sürekli ters ters bakıyordu. "Sapıksınız siz ya. Yok artık başka türlü düşünemiyorum ben sizi a-" sözünü tamamlayacaktı ki, ihtiyarın masaya sinirle elini çırpmasından ve Ali'ye sinir dolu gözlerle bakmasından dolayı sesini kesti. Kahkaha atıyordum ancak duyulmuyordu. Ali bana ordan küfürler savurabilecek gibi duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçlunun Sevgisi
Action"Dünya bir uyku, hayat ise onun rüyası gibiydi. Dünyaya daldıkça, hayatı görüyorduk."