altmış üç

4.2K 496 245
                                    

"cumartesi"
11.37
yusuf hazar

özgü hazar baysal'ın çift kişilik yatağı ve yine, özgü hazar baysal'ın ünlü bir iç mimarın elinden çıkmış gibi güzel duran odası; yusuf, burnu hastalıktan tıkanmış bir hâlde ölü gibi yorganın altında gözlerini açmaya çalışırken dahi bazı noktalarda hayatındaki tüm stresini unutabiliyordu. özellikle yatağın köşesinde, yatağa çıkmış dora'yı kucağına alan sarışın sevgilisi onun uyanmasını beklerken kafasından hiçbir düşünce geçmiyordu. sadece, birkaç saat boyunca hazar'ın dora'yı sevmesini izlemek istiyor ve uyandığını belli etmemeye çalışıyordu. bu noktada ise yusuf'a en iyi hissettiren şey, hazar yusuf'a da dora'ya da aynı şekilde davranıyordu.

göz bebekleri onu kontrol etmek için yusuf'a döndüğünde onun uyandığını beklemediği için saf bir ifadeyle göz kırptı hazar. "günaydın." derken dora'yı dizine usulca bırakmış ve ensesinden sevmeye başlamıştı.

"günaydın." dedi kısık bir sesle yusuf. "ne zaman uyandın?"

"çok olmadı." doğrusu, az da olmamıştı ama zaten hazar böyle zamanlarda küçük yalanlar söylemeyi severdi. "daha iyi misin?" yusuf sakince başını salladı. gerçekten de daha iyiydi. aksine artık tek endişesi, hasta olduğunu bile bile onu öpen hazar'ı hasta etme korkusuydu. "çorba içer misin?"

sessizce başını iki yana salladı. "uğraşma hiç," dedi yine aynı kısık sesle. "...atıştırırım bir şeyler."

"yaptım zaten."

yusuf gülerek "hazar," dedi. "...sen enayi misin?"

"biraz daha benzer bir cümle kurarsan odamda sigara içemezsin."

"iki gündür benim için çorba yapıyorsun."

"evet." dedi kaşlarını kaldırarak.

"bana âşıksın, hazar."

"sana âşığım, yusuf." diye onu tekrar ettiğinde gülmüştü.

eliyle hafifçe onun dizine dokunduğunda yorgunluktan her an geri uyuyabilirdi. "şu an sana uzanamıyorum," dedi kısık sesiyle. "...beni öper misin?"

bu cümlesi hazar'ın yüzündeki gülümsemenin genişlemesine sebep oldu. elini onun beline çıkarıp yusuf'a yaklaştığında "bana âşıksın, yusuf." demişti küçümser bir sesle. o sırada dora ise sakince yere atlamış ve kapıya ilerlemişti.

dudaklarını onun dudaklarına bastırırken, yusuf gülmüştü. sakince ona karşılık verirken elini hazar'ın saçlarının arasına karıştırmış ve güçsüzce onu kendisine çekmişti. üst dudağını kendi dudaklarıyla ıslattığı birkaç saniyenin ardından hafifçe geri çekilmiş ve "sana âşığım, hazar." diyerek onu taklit etmişti.

"enayi." derken belindeki eli onu hafifçe gıdıklamıştı.

"yapma." dedi yusuf gülerek. "hastayım."

hazar sakince geri çekildi. "kalk hadi," dedi yusuf'un saçlarını karıştırırken. "...kahvaltı yap, ilaç iç."

"aç değilim."

"ben de değilim."

"uyuyalım o zaman."

"sınavların yaklaşıyor."

"beni strese sokmaz mısın?"

"iyileşmen gerekiyor." hazar'ın garip bir huyu vardı. bunu en çok yaşadığı kişiler ise dora ve yusuf'tu. saçma bir şekilde onları koruma içgüdüsüne engel olamıyordu. bir keresinde yusuf kolunu duvara sürtüp çizdiği için yusuf'u zorla hastaneye götürmüş, dora normalden bir saat fazla uyuduğu için endişelenip veterinerini aramıştı. garip olan şey ise hayatında bunları yapmasına sebep olacak hiçbir sorumluluksal background yoktu.

yirmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin