altmış yedi

3.6K 455 107
                                    



"pazartesi"
14.15
yusuf // hazar

özgü hazar baysal'ı basit, günlük hayat aktiviteleri yaparken görmek hem tuhaf hem de güzel bir histi. çarşaf değiştirirken, bardağa su doldururken, kafede kahve isterken, eylem günlerinde güvenliğe öğrenci numarasını söylerken, koltuğa dökülen atıştırmalığı temizlerken, ders esnasında başı ağrıdığında kalemle alnını ovarken, kısacası hayatına ait olan en basit eylemlerde dahi hazar, yusuf için fazlasıyla büyük bir kavramdı. kavram çünkü hazar, onun hayatında bir insandan fazlasıydı. yalnızca bir ilişki olarak değil, kişisel anlamda da hazar ona birçok şey katmıştı ve yusuf için bunların hiçbiri azımsanacak düzeyde değildi.

"soğuk olsun hocam," dedi hazar gülümseyerek. kartını okuturken yusuf'un bakışlarını üzerinde hissediyordu. "...teşekkür ederim." dediğinde kartı okunmuştu.

yusuf, yanına gelip kahvesini bekleyen hazar'ı izlerken cebindeki elini çıkarmıştı. hazar'la göz göze geldiklerinde hazar samimi bir şekilde göz kırpmıştı ona. sakince ona yaklaştı ve hazar'ın yakasını düzeltti yusuf. "kırışık giymişsin." dedi sessizce.

hazar tuhaf bir ifadeyle üzerindeki tişörte baktı. "bir dahakine ütülemek ister misin?"

gülerek "isterim." dedi yusuf. "kasiyerlere gülümseyerek umut vermeyi ne zaman bırakırsın?"

"duyarlı bir insan olduğum için şaşırmanı bekliyordum."

"yalnızca kıskanıyorum."

"şu an hiçbir şeyi umursamadan seni öpebilirim."

kısık bir sesle "sessiz ol," dedi yusuf. böyle anlarda yüzü ısınıyor ve buna engel olamıyordu. "...şu an odtü'de değiliz."

"yalnızca olasılık verdim."

"iced americanolar hazır!" yusuf boş bir gülümsemeyle ona baktığı birkaç saniyenin ardından kasaya ilerledi ve iki bardak kahveyi aldı. hazar ise yusuf için pipet alırken onun arkasından yürümeye başlamıştı.

dışarıda, kenarda bir masaya oturduklarında hazar, kendi bardağındaki kapağı çıkarmıştı. tuhaf bir şekilde, hazar'da, kendisine ait karakteristik özelliklerini izlemek de hoşuna gidiyordu yusuf'un. kahveyi pipetsiz içmek gibi birçok basit özelliği vardı. mesela, ne kadar duyarsız birisi olursa olsun çevreye değer vermesi de bir diğer özelliğiydi -bunun pipet kullanmamasıyla alakası yoktu, yalnızca böyle rahat ediyordu-. bunu onun açısından karakteristik yapan şey hazar'ın duyarlı birisi olmamasıydı.

en sevdiği meyve kavundu, en sevdiği renk kahverengi -aslında bu konuda çok fazla seçeneği olduğu için bir 'en' aramayı sevmezdi ancak yusuf çok zorladığında bu cevabı almıştı-. genel kültürü iyinin çok üzerindeydi. dinlediği şarkılarda ise fazlasıyla seçiciydi. her ne kadar fazlasıyla sanatçı dinliyor olsa da tür olarak çok geniş bir yelpazeyi tercih etmezdi. hatta daha da ilerisi, bazı kaçındığı müzik türleri bile vardı.

ilginç olan ise yusuf'la çok fazla konuda ayrışıyorlardı. normal bir şekilde tanışıyor olsalardı, yani normal bir flört dönemi geçirselerdi, yusuf ve hazar'ın aynı masada oturup konuşacağı çok fazla ortak yön olmazdı. 'aa, ben de onu severim.' gibi sözlerin en az geçeceği buluşma onlarınki olabilirdi.

"hazar," dedi utangaç bir şekilde pipetiyle oynarken. "...sence normal bir şekilde tanışsaydık nasıl olurduk?"

yüzünde sakin bir ifadeyle geriye yaslandı. "normalden kastın nedir?"

yirmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin