Ne kadar sürü bilmiyorum ama tahminen bir iki dakika sonra ondan ayrıldım. Utanıyordum. Ne yapacağımı bilemedim ve belime doladığı kollarını iterek banyoya gittim.
Vücudum tir tir titriyordu. Ama banyo soğuk olduğundan değildi. Vücut ısımın anormal derece fazla olmasından kaynaklanıyordu.
Aynaya bakarak yüzümü inceledim. Kendimden utandım bir anlık. Yüzümü yılayıp kendime gelene kadar çıkmadım oradan. Çıktığımda ise mutfağa gittim direkt. Jungkook yemek masasında oturmuş kızarmış tavuk ve pesto soslu makarna yiyordu. Yüzümün şeklini bozmadan bir bardak soğuk su alıp masaya, karşısına oturdum. Ağzındaki makarnayı hüpleterek çektikten sonra ağzı dolu bir şekilde konuştu.
"Sende yemez misin" derken hala yemek yrmekle meşguldü. O olanları boş veriyorsa ben de verecektim. İfademi bozmadan gülümsedim. "Patronum elleriyle verecekse neden olmasın? " diyerek ufak bir cilve yaptım.
Böyle demem hoşuna gidermiş gibi sırıttı kaşlarını havalandırarak. Tabağında kalan son parça tavuğu da ağzına atarak kalktı masadan. Bu haline hafifçe gülümsedim. Tam bir oburun tekiydi.
Bana hazırladığı tabağı önüme koyup, yerine geçti. Yemek yeme konusunda Yoongi ile çok iyi anlaşırlardı cidden.
"Ne düşünüyorsun gülerek? " çıkan sesi aniden sessizliği bölü vermişti. "Huh? " deyip yanaklarımı ellerimin arasına aldım. Gülümsüyor muydum cidden? Neden bunu fark etmedim?
"Evet, sorumun cevabını bekliyorum Taehyung? " kelimeleri tekrar sessizliği böldü. Sesiyle irkilip suratına baktım. "Hiç.. " deyip duraksadıktan sonra sanki daha iç açıcı bir cevap beklercesine baktı yüzüme. "Böyle biraz obursunda Yoongi ile ne kadar iyi anlaşırsınız diye düşünüyordum. " dedim büyük bir hevesle.
"İyiymiş" tebessümle kıvırdı dudaklarını. Yemeğimizi yiyip izleyeceğimiz filmi izledikten sonra Jimin ile Yoongi gelmişti. Yoongi'ye sorduğumda Jimin ile dışarıda yemek yediklerini aç olmadığını söyledi. Bu ikili ne ara bu kadar içli dışlı olmuştu?
...
Aynanın karşısına oturup kuruyan ellerime ve dudaklarıma nemlendirici sürdüm. Bu kremin kokusuna bayılıyordum, aynı vanilya ve papatya karışımı güzel ve nazik bir parfüm gibi kokuyordu. Böyle hafif kokular hep favorim olmuştur. Kafamdaki kedili bandanayı çıkarıp Jungkook'un masasına koyduktan sonra yeni boyattığım mavi saçlarımı güzelce tarayarak saldım. Aynada kendime bakarak hayatı sorgularken zil çaldı. Önce evdeki diğer varlıkların açmasını beklesem de zil ikinci kez çalınca uflayarak kalktım aynanın karşısından. Kapıyı açtığımda delen kişinin Nayeon onluduğunu görünce gülümsedim. "Hoş geldin" elindeki şeyi almak için elimi uzattığımda tedirgin bir şekilde bana, ardından arkamdaki koridora göz gezdirdi. "Yanlış bir şey mi yaptım? " derken geri çektim elimi nazikçe. "Yok, senlik bir durum yok. " fısıldayarak konuştuktan sonra gülümsedi. "Sorun ney peki? " bende fısıldayarak ona ayak uydurdum.
"Resim kursundan geliyorum. Ama abim resim yapmama kızıyor. Bu dosyayı sessizce odama getirebilir misin? Benim elimde görürse çöpe atar. Ama sen belki paçayı kurtarırsın ha? " elindeki resim dosyasını bana uzatırken tebessüm ettim. Sessizce Nayeon'un odasına ilerlerken oda sessizce beni takip ediyordu. Odaya girip resim dosyasını bir köşeye bıraktıktan sonra arkamdan odanın kapısını kapadı.
"Çok teşekkür ederim Taehyung oppa. " gülümseyerek rica ettim. "Jungkook- yani Bay Jeon gerçekten bu kadar mı kuralcı? " diye sordum merakla.
"Yani çoğu zaman öyledir. Yada keyfi nasılsa ona göre de diyebilirim. Ve ve ve ayrıcaa benim yanımda ona 'Bay Jeon' demene gerek yok. İstediğini diyebilirsin. İçini bana dök oppa. Biliyorum abim çok huysuz bir yamyamın teki. Tıpkı yaşlı amcalar gibi. Hatta ona takma isim bile taka biliriz çok zevkli olur! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KART OYUNU |taekook|
Fanfiction"Yalan söylüyorsun, yok öyle bir şey!" "Kader, genç. Hiç duymadın mı? "