Bay Jeon, işten yeni çıkmış Seul'un en nezih semtlerinden birinde olan lüks sitenin teras katında oturmuş, önünde duran viskisini yudumluyordu. İşi bugün yoğun geçtiğinden üstüne çöken bir yorgunluk vardı. Oturduğu koltukta iyice yayılarak, giydiği gömleğin iki üç düğmesini açtı. Masada duran viskiden bir yudum daha almak için sırtını yasladığı koltuktan ayırarak, ileri doğru eğildiği sırada içeriye kız kardeşi girmişti. Bakışlarını kapıya çıkarıp umursamaz tavrıyla masadaki viskiyi alıp ayağa kalktı. Kardeşi, elindeki kahve fincanıyla Jungkook'un peşine takıldı. Genç, kızın gitmeyeceğini anladığında derin bir nefes alarak arkasına döndü.
"Yine ne var, Naeyong? " dedi bıkkın tavrıyla. Kız elindeki kahveyi gülerek gence uzattı.
"Al iç" dedi kız yüzündeki tebessümü bozmadan. Jungkook tepkisizce kıza bakarken anlamadığını belirtmek için tek kaşını kaldırıp, bir açıklama ister gibi bakıyordu kıza.
"Fal bakmayı öğrendim artık. Ve ilk deneyimimi sana yapacağım."
Kız, büyük bir hevesle konuşurken Jungkook kıza arkasını döndü ve camdan dışarı bakarak, koca şehri izlemeye koyuldu.
Naeyong'un yüzündeki gülümseme ağır ağır düşerken, yinede denemek istiyordu şansını."Hadi ama. Yapma böyle." derken bir yandanda gülümseyerek düşen yüzüne engel olmaya çalışıyordu. Jungkook'un ise umrunda bile değildi. Elindeki viskiden bir yudum daha aldı.
"Git sınavına çalış Naeyong!" dedi gür sesiyle. Kızın gözleri saniyeler içerisinde dolarken, pes etmedi yine girdi söze.
"Ama ab-" demesiyle, Jungkook çatmış olduğu kaşlarıyla döndü kıza.
"Nereye kadar böyle gideceksin hmm? O çizdiğin saçma resimlerle mi geçeceksin bu sınavı? Biz senin için çabalarken, en iyisini yaparken senin şu yaptığına bi bak! Şirketin CEO'su mu olacaksın, yoksa şu kafayı bozduğum ressamlardan birimi? Dur yoksa büyücü felan mı olacaksın? Bilmiyorsun, bilmiyorsun deyil mi? Sende ne olacağını bilmiyorsun! Sen her durduğun sırada, her ara verdiğin sırada rakiplerin çalışarak ilerliyorlar. Sen ise, her zamanki gibi geride kalıyorsun! GİT-VE-ÇALIŞ-NAEYONG! Git ve çalış! "
Jungkook'un söyledikleriyle kız korkmuştu. Ağlamamak için sıktığı gözleri ve yumruğu ile eline geçirdiği tırnakları Jungkook'un dikkatini çekmişti. O, bunu zayıflık olarak görüyordu ve her gördüğünde sinirleyordu.
O, asla zayıf düşemez ve yenilemezdi. O hep mükemmel olmalıydı insanların gözünde.
Çünkü ailesinin adını asla kirletemezdi. İnsanların onu nasıl gördüğü, bu onun kırmızı çizgisi idi.Sinirden büyük bir kahkaha patlattı. "Kime ne diyorumki? Hiç bir şey değişmeyecek. Bizim Naeyong yine aynı Naeyong" dedi ahşağılayıcı ses tonu ile. Naeyong duran gözlerini artık durduramıyordu. Elindeki fincanı sertçe yandaki masaya bırakıp, hızlı adımlarla odasına doğru ilerledi.
Abisi Jeon Jungkook şirketin CEO suydu. Onuda ileride şirketin bir parçası yapmak istiyordu. Ama Naeyon dersleri pek sevmez, çoğunlukla müzik veya resime ilgi gösterirdi. Abisi ise bunları hiç önemsemez, onu şirket için hazırlamaya çalışırdı. Hatta bazen niye bu kadar sert ve kuralcı bir abim var diye isyan ettiği oluyordu Naeyon'un. Ama oda haklıydı tabii. Üzerine çok baskı uygulayan, daha o doğmadan hayatını planlayan bir ailesi vardı.
Naeyon, ağlayarak oturduğu ders masasının üzerinde duran üniversiteye hazırlık için olan test kitabını açtı.
...
Jungkook, yoğun bir gün geçirmesine rağmen durmamıştı. Saat neredeyse 12 olacaktı ama hala bilgisayar başında yarınki anlaşmanın evraklarına göz atıyordu. Saatlerdir bilgisayara bakmaktan kuruyan gözleri artık acımaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KART OYUNU |taekook|
Fanfiction"Yalan söylüyorsun, yok öyle bir şey!" "Kader, genç. Hiç duymadın mı? "