12. Bölüm

2.1K 305 216
                                    

"Rulva'nın atası, Naaz'lardan ayrılan ilk kanın ismini hanginiz biliyor? Babaları olarak geçen, yeşil kan taşıyan ilk ejderha."

Üstat kürsüden inmişti, en önde dolaşıyordu.

Yanımdan bir mırıltı geldi. "Zul'Ahn." Vad'a başımı çevirdim ama o kitabı karalamakla meşguldü.

"Yok mu? Pekala, anlıyorum. Rulva'nın babası olarak doğan ejderha Kuzey bölgesindeki tapınak kitaplarında yer alır. Henüz ana kampüse kitapları yollamamış olmalılar. İsmi unutmamanızı tavsiye ederim." Kürsüye yaslandı. "Zul'Ahn, insana ilk dönüşebilen ejderhadır."

Hâlâ Vad'a bakıyordum.

Benim defterimde bile yazmayan bir bilgiydi.

Bana doğru eğildi. "Kuzey kitabı, kuzeyde olur hayatım." Kuzey Kabilesi Rava'yı birdenbire kıskanmıştım.

Derste hâlâ Vad'ın yanında oturuyordum ama bu kez kendi tercihimdi. Üstat konuşurken sesinin değiştiğini benden daha iyi fark ediyordu ve not al diyordu. Alıyordum. Sayfa sayfa notum vardı.

"Zul'Ahn'ın yedi oğlu olduğunu tahmin ediyoruz. Hepsi Naaz'dan doğma. Doğduğundan beri eşi olan Ny'qira." Not aldım. "Ny'qira ve Zul'Ahn'ın oğulları, Rulva kanını taşıyorlardı ama annelerinden kopup gelen Naaz kanı da hâlâ içlerindeydi. Zul'Ahn, ejderhayla çiftleşmeyi seçen tek Rulva. Rulva'lar, oğullarından itibaren binicileriyle birlikte olmaya başlamışlardır. Zul'Ahn, insani yönüne karşı çıkamayıp bir binici seçtiğinde, Naaz eşi Ny'qira, Zul'Ahn'ın binicisini kıskançlıktan dolayı... tüketti." Yedi demedi çünkü bunu her söylediğinde öğrencilerden bazıları kusacakmış gibi görünüyordu.

Akademide olmaması gereken tatlı mideleri vardı.

"Zul'Ahn'ın ilk oğlu, Al'Ahir. Kalanların isimleri taşlara kazınmamıştı. Belki donmuş tapınaklarda karşılaşabiliriz ama henüz ulaşamadık. Rulva'lar üredikçe Naaz'lardan ayrılmışlardır. Yedi oğlun yedisinin de belirli bir yaşa kadar anneleri tarafından büyütüldüğünü düşünüyoruz. Rhas günlüklerine göre, kimi Rulva'lar binicilerine insan olduklarını unutturmadan yaklaşıyormuş. Rulva'lar için bu 'iyi' bir yaklaşım." Birkaç kişi atalarımın çektiği çilelere güldü ama üstat bunu sesi titreyerek söylemişti. Kim bilir neler okumuştu. "Fakat Naaz'dan doğma oğulların içinde insani duyguları taşımadığını da günlükler bize söyledi. Biniciler, onlar için insan değildi. Güç ve iki kanı canlı tutmanın bir yoluydu, aracıydı. Kardeşlerden birkaçının birbirini katlettiğine inanılıyor." Ellerini kaldırdı. "Sorusu olan?"

"Kardeşler birbirini mi öldürmüş?" diye Vad'a sordum. "Böyle bir şey okumamıştım."

"Sadece birinin birisini yediğine dair söylenti duydum, başka da bir şey bilmiyorum hayatım."

"Kardeşini mi yemiş?"

"Takıldığın nokta bu mu?" diye alayla sorduğunda haklı olduğu için dudak büzdüm. Kardeşlik bağları var mıydı ki? Sanmıyordum.

Birkaç soruyu yanıtladıktan sonra üstat dersi bitirdi. Kitaplarımı toplamaya başladım. "Teklifin hâlâ geçerli mi? Beni alana sokacak mısın?"

"Geçerli olmasını istiyorsan geçerli."

Önümüzdeki öğrenciler aşağı inmek için sandalyelerinden kalkmışlardı, bu yüzden acele etmedim.

"Lana," Dylan'ın sesini duyana kadar Vad ile konuşuyordum. Çantamı sırtıma astım ve arkamı döndüm. Dylan, Vad'a bakıyordu. "Odama gidiyorum. Gel çalışalım."

"Olur." Sandalyemi Vad geri çekince ona garip bir bakış attım. "Görüşürüz."

Gülümsüyordu. "Görüşürüz hayatım." Bana Dylan'ın yanında böyle dediği için hemen kıpırdayamadım, Dylan da kaşlarını çattı.

Alevlerin KıyısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin