O andan sonra kendimi olabildiğince hızlı dışarı attım. İçimde bir iki gündür olan his dışında , başka bir his belirmişti şimdi. Sanki grip olmuş ve grip değilken hayatın nasıl olduğunu unutup , özlem duyan bir hale bürünmüştüm ve şu an iyileşmiştim.
Hera'nın adını duymak bile tüylerimi ürpertmeye yeterken , geçen gece olanları duymak beni nasıl umutsuzluğa , kabullenişe sürüklediyse , şimdi de tam tersi olmuştu. Onların çekindiği bir şey olması düşüncesi umudumu yeniden yeşertmişti. Artık savaşmadan yenilgiyi kabul etmek isteyen ben yoktum bu andan itibaren. O halime bir daha bürünmek istemiyordum. Ben nasıl olacak olan şeylerden korktuysam , onlar da bir şeyden çekiniyorlardı. Öyle ki , ortalarda çok fazla gözükmemek için uzun yıllar önce yapılmış bir tüneli kullanıyorlardı. Bunu bana büyü dükkanındaki kadın anlatmıştı.
Ona son bir soru olarak , aradığım kişinin nereye kaybolduğunu sormuş ve cevabımı alır almaz oradan çıkmıştım. Kadın kırklı yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim biriydi. Adının Emel olduğunu söylemişti. Bunun dışında hakkında bir şey bilmediğim bu kadının güvenilir biri olup olmadığı , şu an önemli olamıyordu benim için. Zira önemli olan başka şeyler vardı.
Kitapçı dükkanı olarak kasabada var olan o yer aslında tamamen başka bir amaçla vardı. Aşağıya inip büyü dükkanından geçiyor , oradan gizli bir kapı ile de eskiden büyücülük okulu olan kaleye gidilebiliyordu ve o cadı tam olarak bunu yapmıştı. Bunlar gayet işe yarayacak bilgilerdi.
Kitapçıdan en hızlı şekilde görünmeden çıkmaya çalışarak kendimi sokağa atmıştım. Ben çıkar çıkmaz bunu bekliyormuşçasına Yaprak aramıştı bu sefer. Şimdi de koşturarak eve gidiyordum.
Tekrardan çalan telefonumun sesini kısmak için uğraşmadım bu sefer. Evden zaten çok uzaklaşmadığım için , hızlıca dönmüştüm. Merdiveni çıkarken artık nefes nefese kalmış bir haldeydim.
"Nerede kaldın?" Kapıya ulaştığımda ben bir hamle yapamadan kapı açıldı bile. Karşımda dikilen Arda meraklı bir haldeydi. Geldiğimi camdan görmüş olmalıydı.
Kapıda durduğum o birkaç saniyelik anda nefesimi düzene sokarken , bir şey demeden içeri geçtim. İlk iş olarak ceketimi çıkardım ve askıya astım. Koşuşturmadan dolayı sıcaklamıştım.
"Ne oldu?" Bu sefer soru soran kişi Arda değildi. Kuzey sormuştu. Zaten ne yapacağımızı konuşmamız için beklediğimiz kişilerin geldiğini tahmin etmiştim ama daha yeni onlara bakıyordum.
"İşimize yarayabilecek bir şey öğrendim." diye girdim lafa. "Hera'nın yanındaki cadılardan birini gördüm." , "Hangisi?" dedi Kuzey. O cadıyla ilk karşılaşalı bir kaç hafta olmuştu ama ismini bilmiyordum hâlâ.
"Evime girenlerden biri. Bizi aldığın gece de karşılaştığımız." Ben konuşur konuşmaz "Sezen." diyerek bize adını söylemiş oldu. Karakoldan bizi aldığı gece Arda amcasına detaylı bir şekilde anlatmıştı her şeyi.
Ayakta durmaya devam ederek kaldığım yerden devam ettim. "Yolda onu gördüm ama o beni görmedi. Bir yere girdiğini görünce uzaktan nereye gittiğine baktım. Kitapçıya girmişti. İçeride dükkanın sahibi olduğunu düşündüğüm adamla konuştu , ardından merdivenlerden aşağı indi."
"Peşinden gittim deme lütfen." Arda araya girdi. "Sadece dinle." diyerek karşılık verdim ona.
"Uzun bir süre çıkmadı oradan. Sonunda merakıma yenik düşüp içeri girdim ben de. Gizlice aşağı indim." Ben anlatırken Arda'nın kafasını iki yana salladığını görmüştüm. Amcası konusunda bana gıcık olmuş olduğu bir gerçekti. Bununla birlikte böyle bir işe kalkışmam , onu normalinden daha çok sinir ediyordu anlaşılan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAZİ
FantasyUzun yıllardır içinde birçok cadının , büyücünün yaşadığı bir kasaba. Arazi. Yıllar önce bir cadı tarafından yapılmış bir büyü sonucu , bir takım güçler kazanmış olan altı kişi. Onlar kendilerini keşfetmeye başlamışken , bir yandan da onları bekley...