8- "Kırılma Anı"

153 6 1
                                    

Sıkıntıyla ofladım. Orta sehpada duran bardağımdaki sudan bir yudum daha aldım. Sonucunda Arda'ya , amcasının şüphelendiğim gibi biri olduğunu rahatlıkla anlatacağımdan emin olduğum planımın işlememesi üzerinden birkaç saat geçmişti. Kuzey gittikten sonra Emir de gücünü kullanamamasının ona verdiği sinir ile çıkıp gidince , evde kendimle baş başa kalmıştım.

Onlar gittiğinden beri yaptığım şey ise salonda boş bir şekilde oturmaktı. Bundan sonrası için bu konuda yapacağım herhangi bir hamle , yine boşa çıkabilirdi. Kuzey eğer hainse artık kendini daha da garantiye alır , onu yakalayamamamı sağlardı.

Diğer bir düşünce içimden geçiyordu. Bahsettiği gibi hain olmadığı ihtimalinin düşüncesi. Ne var ki benim bu düşünceye olan uzaklığım değişmemekte kararlıydı. Şu an için bu konuyu akışına bırakacaktım ama gözüm üzerinde olacaktı.

Kapı açıldığında düşüncelerime bir mola verip arkamda kalan kapıya dönüp baktım. Arda kapıyı arkasından geri kapatıyordu. Üzerindeki ceketi girişteki askıya astı. Yüzü sonunda bana doğru döndüğünde o dehşet verici manzarayı gördüm.

Mavi kazağının üzerinde , karnının sol kısmından taşmış oldukça fazla kan. Kan o kadar fazlaydı ki , kazağından pantolonuna doğru yol almıştı. Gözlerim bu manzara karşısında kocaman olurken ayağa kalkıp yanına doğru gittim. "Ne oldu sana? Bu ne hal?" Bu kan birikintisine karşın gayet iyi bir şekilde yürüyen Arda'dan ne cevap alacağımı kestiremiyordum.

"Doktora gidelim , yarana baksınlar." Panik olmuş haldeydim. İyi görünmesi umrumda değildi , kanlar içindeydi. Onu kolundan tutup destek olarak , kapıdan çıkıp doktora gitmekti niyetim.

Arda ise bu hamlemi aynı şekilde kolumu tutarak durdurdu. "Ben iyiyim , bir şeyim yok." Beni sakinleştirmek isteyerek söylediği bu cümle bir işe yaramıyordu. Kanlar içinde bir halde iyi olduğunu söylemesi soru işaretlerimi çoğaltıyordu. Kaşlarım çatık bir şekilde ona bakarken , elimi kanla kaplı kazağına götürüp sıyırdım. Hızlı bir şekilde açtığım kazağının altındaki tenini görünce ise duraksadım. Kocaman bir yara görmeyi beklediğim yerdeki tek şey ince bir çizikti. Sadece bir çizik. Kesinlikle bu kadar kanın kaynağı olamayacak bir çizikti.

Kazağını geri indirdim. "Kimin kanı bu?" , "Benim." Artık iyice dehşete düşmüş bir haldeyken , başka bir yerinden mi yaralandı diye onu incelemeye almıştım adeta.

"Anlatacağım. Bir sakin ol önce." Kendisinin halini görmüş müydü?

Koltuğa doğru ilerleyip kendini koltuğa bıraktığında ben de karşısına oturdum. Yerimde gergin bir şekilde durmuş , onun başına ne geldiğini dinlemek için bekliyordum. O gelmeden önceki düşüncelerim tamamen yok olmuştu. Şimdilik.

"Birini daha bulduk." Ona halen daha anlamayarak bakıyordum.

"Soykan'ı buldum bugün. Onu sorduğum kişilerden biri beni bir kafeye yönlendirdi. Orada bir adama sordum , tanıyormuş. Aradı Soykan'ı. Olanlardan sonra o adamın da tekin biri olmadığını tahmin edebiliyorum." Bir anlık duraksadı. Karşısında sabırsızca durduğum için duraksamasına karşı sinirle baktığımı gördüğü anda ise kaldığı yerden devam etti.

"Soykan geldi. Hera hakkında o merak ettiğimiz soruyu sordum. Cevabı zaten bildiğimi söyleyip defolup gitti. Saçma sapan bir andı , kısacık sürdü konuşma zaten. Takip ettiğimde kapısı açık demir bir kapı gördüm. Depo gibi bir yerdi. Orada olabileceklerini düşündüm."

Ona inanamayarak baktım bir kez daha. "Tuzak olabileceği belliyken içeri mi girdin?"

"Daha önce senin dediğin gibi , Hera şu an sessiz. Neler olduğunu öğrenmemiz gerekiyor. Tuzak olma ihtimali olsa da girdim içeri. Sen de böyle yapardın." Bu bana attığı haklı bir laftı. Daha dün gece o cadının peşine düşmek isteyen bendim. O ise tehlikeli olduğu için bunu istememişti. Bir sonraki akşam ise kendini tehlikeye atan oydu.

ARAZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin