Aras'ın bu kadar sinirlenmesi tuafıma gitmedi desem yalan olurdu. Ama asıl merak ettiğim şey sinirlenme nedeniydi;
Maçı kaybettiği için mi bu kadar sinirliydi?
Benim yüzümden kaybettiği için mi ?
Yoksa Emre'nin benim ile ilgili Aras'ın duygularìnı söylediği için mi?
Vakit kaybetmeden mutfağa doğru yürùmeye başladım.
Mutfağa girdiğimse Aras'ın masada oturduğunu ve yemek yemeğe başladığını gördüm. Siniri azalmışa benziyordu hiç olmazsa biraz önceki kadar sinirli değildi. Yani en azından her an birini dövecek gibi durmuyordu. Her an birinin üzerine atamayacaktı.Biraz dikkatli incelediğimde kıyafetlerini değiştirdiğini gördüm. Üstünde mavi bir tişort giymişti. Martın daha başında olmamıza rağmen üşümüyor gibiydi. Altında ise gri dar bir kot vardı. Saçları sabahki gibi özenle rampa yapılmıştı. Yada hala bozulmamıştı.
Aras ve Araf'ın isimleri ne kadar benzesede Kesinlke Aras ile Araf çok zıt karakterlerdi. Araf'ı toplam üç veya dört kez görmùştüm ama hepsinde siyah giyinmişti. En fazla ondan koyu gri veya lacivert beklerdim. Aras gibi mavi veya beyaz giyinebileceğini düşünmüyordum. Araf'ın dağınık saçlarına karşın Aras'ın hep düzenli ve bicimliydi saçları.
Ben neden bu ikisni sürekli karşılaştrıyodum? Beynimde bu ikisi birbiriyle yarışıyor sürekli sanki birbirlerine üstünlük taslamak için kıyasıya savaşıyorlardı. Ama savaşın galibi kim olursa olsun ikisi de beynimin içindeki nöronlardan uzak duramıyor sürekli beyin nöronlarımın etkileşim haline girmesine neden oluyorlardı.Aras'ın karşısına geçip oturduğumda benim dikkatli bakışlarımdan kısa süerede etkilenip ona bakığımı fark ederek gözleri benim gözelerim ile buluşturdu ve gülümsedi. Ya bak Aras tamam iyisin hoşsun ama ben sana bu kadar yakınken
GÜL-ÜM-SE-ME bende kalp varBu sırada Emre ve Cenk mutfağa girdiler. Ama Kutay yoktu.
Aras yavaşa bakışlarını Emre'ye çevirdi. bir tavırla
" Kuray nerde ?" diye sordu. Siniri tamamen geçmişti. Bunu anlayabiliyordum. Yani sesinden bu anlaşılıyordu ama içinde ne olduğunu anlayacak kadar onu iyi tanıyamıyorum.
" Babası çağırdı gitmesi gerekiyormuş " dedi.
Cenk gelip benim yanıma oturdu. Emre'de gidip Aras'ın yanına.
Herkes sesizce yemeklerini yiyordu. Yine ölüm sessizliği !!!!
Nefret ediyordum, kesinlikle . Genelde ailemizde belirli kişiler vardı bunu gòrev edinmiş gibi bozarlardı ama burda kim bozacaktı bu sessizliği? Ben mi?
" yarışmalra katılacak mıyız?" aklıma gelen en mantıklı soru buydu. Kötü bir giriş de yapmış sayılmazdım galiba.
" evet katcacağız. Vodofone freezone'a katılıyoruz. Geçen yıl Türkiye 3. Olduk. İki yıl öncede 1. Olmuştuk. Zaten müzik odasıda ödül olarak yapıldı"
Bu kadar başarı beklemiyordum. Grup çok iyiydi ama Solisti duymamıştım. Gerçekten o Ayça denilen kızı merak ediyordum. Böyle bir grupta solist olmak tahmin ettiğimden fazlasıyla zordu.
Bunu dışında merak ettiğim şey ise müzik sınıfının yeni yapımış olmasıydı. Çok pahalı olmasada bir kolejde okuyorduk. İzAn koleji. Türkiyede iki şehirde yapılmıştı. İzmir ve Ankara adını da burdan alıyordu. Hatta bazen iki okul arasında değişen öğrenciler oluyordu. Gezmek için bizim okula gelenler veya bizim okuldan gidenleri vardı.
" nasıl yani kolej olmamıza rağmen daha iki yıl önce mi yapıldı müzik odası, daha önce yokmuydu?
" hayır. Aslında yine bir müzik odamız vardı. Ama iki yıl ben 9.sınıfın başındayken bir yangın çıktı ve müzik odası kullanılmayacak hale geldi"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SU PERİSİ
Teen FictionBizden siyah ve beyazın hikayesini yazmamızı beklemeyelim. Sonuç olarak ne sen beyaz olacak kadar temizsin ne de ben siyah olacak kadar kirliyim. İkimizde aslına bakarsak tek başımıza siyah ve beyazın hikayesiyiz. Birlikte grilerin hikayesini yazmay...