Odama giderken gerçekten de çok kötüyüm. Teyzemlere belli etmemeye çalışsam da buraya çok alışmıştım ve bu kadar çabuk gitmeyi istemiyodum.
Hatta Doğu bile eskisi kadar soğuk gelmiyordu. Onu bile özleyeceğime emindim.
Bavulumu hazırlamaya başladım. Oysa daha bugün boşaltmıştım böyle olacağını bilsem boşaltmazdım. Elime gelen herşeyi bavulun içine tıktım .
Sadece buradan aldığım kitapları koymadım. Otobüste vakit gecmiyordu. Kitap okurken ama zamanın nasıl geçtiğini bilmiyordum. Yinede anne ler uçakla göndermeyi istemişlerdi. Kabul etmemiştir . Otobüste vakit gecmiyordu. Ama otobüs yolculuklar daha çok seviyordum.
Saat 10 olmuştu. Bu saatte uyumayı sevmezdim. Ama yinede yatağa girip uyumak için can atıyordum. Kendimi inanılmaz derecede yorgun, bitkin ve halsiz hissediyordum. Nedenide galiba bugün olan kötü şeylerdi.
Eğer kötü gün geçirmişsem kendimi fazla yorgun hissederdim. Bu his çok küçük yaşlarımdan beri benimle birlikteydi. Bundan nefret ederdim.
Vakit kaybetmeden yatağa girdim. Yatağın içine girer girmez bugün olanlar aklıma geldi. Aklım boş olmasa uyayamazdım ki. Süreki yatakta dönüyordum. Ama bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Çok yorgundum ama uyuyamıyordum. En sonunda verdiğim savaşı kazandım ve uykunun kollarına kendimi bırkaktım...
Çok karanlık bir yerdeydim. Etraf zifiri karanlıktı.Hiçbir yeri göremiyordum. Ama sadece yürüyordum. Nereye gittiğimi bilmeden. Sadece yürüyordum. Bağırmaya çalıştım ama sesim çıkmıyordu. Kendimi ne kadar zorlasamda hiçbir ses çıkaramıyordum. Sadece yürüyordum zifiri karanlığın içine doğru....
En sonunda küçük bir ışık gördüm. Karanlığa alışan gözlerim istem dışı kısıldı. Ama kıssa sürede alıştım ve oraya doğru koşmaya başladım. Ayaklarıma birşey dolanıyordu. Elbise giyinmiştim galiba. Ama ışık çok az olduğu için üstümü göremiyordum.
Işığa git gide yaklaşıyordum. En sonunda ışığın merkezine ulaşmıştım. Ama ışık kayboldu. Bu sefer her yer aydınlıktı ama çok net değildi. Arkamdan ayak sesleri gelmeye başlamıştı. Demekki o sessiz ortamdan kurtulmuştum. Ses çok daha yakınlaştı. En sonunda hemen arkamdan gelmeye başladı. Kim olduğunu görmüyordum. Ama nefessini boynumda hissediyordum. Benim belime ellerini doladı ve beni kendine çevirdi. Gördüğüm kişi ben bir şok dalgasının içine soktu. Çünkü o kişi Araf'tı...
''Araf?''
'' Benim Lara. Çabuk ol hadi burdan çıkmamız lazım''
'' Nerdeyiz biz?''
'' Bütün sorularını cevaplıycağım ama buradan çıkmamız lazım'' sesi tedirgin çıkıyordu.
'' Nereye gidiceğiz?''
''-''
Elimi tutmaya başladı. Ve koşmaya başladık. Nereye gittiğimizi bilmeden koşuyorduk. En sonunda yemyeşil bir yere geldik. Burası çok güzeldi. Bu arada Araf elimi bıraktı. Üstüme ne giyindiğime baktım. Yanılmamıştım, üstümde uzun beyaz bir elbise vardı. Araf yürümeye başladık. Bende peşinden yürümeye başladım. En sonunda bir ağacın önünde geldik. Ağaca bağlı salıncak vardı. Araf salıncağın arkasına geçti. Salıncağa oturmamı bekliyordu. Bende oturdum, sallamaya başladı.Git gide yükseye çıkıyordum. Çok mutluydum. Kahkahalar atmaya başladım. Ama mutluğum o an kaçtı.
Doğu diğer ağacın yanına diz çökmüştü. Başı yere eğikti. Saçları dağılmıştı. Başını kaldırdığında ağlıyordu. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Beni gördüğünde bana öfkeyle bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SU PERİSİ
Roman pour AdolescentsBizden siyah ve beyazın hikayesini yazmamızı beklemeyelim. Sonuç olarak ne sen beyaz olacak kadar temizsin ne de ben siyah olacak kadar kirliyim. İkimizde aslına bakarsak tek başımıza siyah ve beyazın hikayesiyiz. Birlikte grilerin hikayesini yazmay...