Duyduğum cümleyi sürekli tekrar edip doğru anladım mı diye tartıyorken Beyazıt yarın konuşmaya devam edeceklerini söyleyince hızla odama kaçtım.
Nasıl şimdi ben bunca olayın içinde evlenecek miyim? Ya Emir? Emir'den banane! Ama öyle olmaz ki henüz karşısına geçip bir tokat bile atmadım. Gerçi bana kıyan adama kıyabilir miyim bilmiyorum.
Oflayarak yatağa sırt üstü uzandım. Beyazıt gerçekten evlenmeyi düşünür mü ki? Onunla evlilik nasıl olur? Ne tarafa dönersem döneyim bir türlü uyku tutmadı. İçim içimi yiyor. Dayanamayıp bahçeye indim. Beni gören korumalar birkaç dakikalığına göz hapsine tutsa da onları umursamadan sessiz gecenin tadını çıkartmaya çalıştım.
Arkamdan gelen seslere döndüğümde Beyazıt bir korumayla konuşuyordu. Bu sefer ne elinde sigara ne de viskisi vardı. Göz göze geldiğimizde bocalasam da tek yapabildiğim zoraki belli belirsiz tebessüm oldu.
Beyazıt yanıma doğru yürüyünce yutkundum. Onları dinlediğimi belli etmemem gerekiyor bir yerde. Beyazıt tekli koltuğa oturdu.
İkimizde sustuk.
Aklımı bir süredir meşgul eden başka bir şeye döndüm. Aslında amacım Emir'e bir şey bilmediğimi düşündürtmekti ama bugün Beyazıt'la evlilik konusu açıldığında bile aklıma ilk gelen Emir oldu.
Onunla yüzleşmeliyim. En son görüşmemizde aklında benimle ilgili düşünceler olsun kafa yorsun istedim ama Emir'den ses çıkmadı. İkimiz için mi bilmiyorum ama benim için iyisi bu.
"Beyazıt. Yarın Emir'le görüşmem lazım." Dedim. Sorun çıkartacağını düşündüğüm için onu ikna etmeye hazırlanıyordum. Beyazıt sadece başını sallayıp
"Tamam görüş. Çıkmadan haber et bizimkiler bıraksın seni." Dedi.
Onca cümle ağzımda kaldı.
"Levlâ bundan sonra senin baban hakkında muhbirlik yapmanı istemiyorum." Dedi Beyazıt. Ne demek istediğini anlamadığım için kaşlarım çatıldı.
"Bu işlerle uğraşma. Zaten anlatacak bir şeyinde yoktur diye düşünüyorum."
Aslında var. Emir'in odasında gördüğüm dosyaları zihnimde kısaca taradım. Kararsızlıkla Beyazıt'a baktım. Ben amacımdan sapıyorum sadece Emir'i üzmek amacım. Emir bunlarla üzülüyor mu bilmiyorum bile. Sanırım Beyazıt haklı.
"Yok. Başka bir bilgim yok." Dedim. Beyazıt başını sallayıp ayağa kalktı.
"Saat epey geç. Odana çık artık." Dedi.
Heyecanla ayağa kalkıp odama gittim. Yanan içimi soğutsun diye pencereleri açıp odamda volta atmaya başladım. Emir'e diyeceklerimi kafamda kurmaya çalışıyorum. Her hareketine hazırım.
Tek isteğim duyacaklarımın kalbimi acıtmaması. Hiç yeni bir acıya gücüm yok. Vursunlar, kırsınlar, parçalasınlar hiç önemli değil ama kalbim sıkışmasın nefes alabileyim yeter.
"Levlâ. Levlâ. Uyansana!"
Tuğba'nın sertçe dürtmesiyle irkildim. Saat çok erken olmasına rağmen tepemde uyanmam için dikilen Tuğba'ya sinirle
"Neden uyanıyorum ya!" Dedim.
"Şoför seni bekliyor. Beyazıt Bey söyledi bir yere gidecekmişsin."
Gözlerimi ovup kendime gelmeye çalıştım. Tamam da ne gerek var bu saate. Yatakta doğrulurken başımı salladım.
"Tamam. Hazırlanıp geliyorum." Dedim. Tuğba kapıyı kapatınca banyoya gidip yüzümü soğuk suyla yıkadım.