8. B Ö L Ü M

175 20 0
                                    

Beyazıt gözünü bile kırpmadan merdiven başında iki büklüm olan bana bakıyordu. İçimde korku vardı ama sanki Beyazıt beni bırakmazmış gibi hissediyorum. Nefesimi tutup Beyazıt'ın ağzından çıkacak cümleyi bekledim.

"Levlâ'nın sana verilmesi gerekir." Dedi Beyazıt.

O an dingin korkum alev alev yanıp gün yüzüne çıktı. Şakaklarım atarken korkuyla Beyazıt'a baktım o ise ben orada hiç değilmişim gibi gelen adamla konuşuyordu.

"Ama. Şimdilik değil."

"Beyazıt abi gözünü seveyim-" Adam lafını bitirmeden Beyazıt elini kaldırıp susturdu.

"Sen zaten gerekli hamleni yaptın. Şimdilik Doğan'ın tepkisini bekleyelim eğer ders almazsa Levlâ ile karşılık verirsin." Diye tane tane anlattı.

Bahçede yeni hareketlilik olunca Beyazıt hemen misafirine

"Diyeceğimi dedim artık gidebilirsin." Dedi. Adamı son derece nezaketsiz şekilde apar topar gönderirken aynı arada Kenan ve Hülya abla kollarına girmiş ağır yürüyen bir kızla içeri girdiler.

Beyazıt kızı görünce o duvar suratını düzeltti kıza sanki acıyormuş gibi bakıyordu. Kızın koluna girerken ben ise arkamı dönüp odama gittim. Aşağıdaki kız kim tabi ki merak ediyorum ama şimdi en büyük sıkıntım bir mal gibi yine birine verilme ihtimalim.

Odama gittiğimde aynaya baktım. Babam ne tuhaf, vicdansız, kötü bir adammış. Öyle bir adamın kızı nasıl olur?

Beyazıt'la mutfakta konuştuklarımızı hatırlamaya çalıştım belki dün gece hiç karşılaşmadık bile ateşler içinde yanarken hayal bile görmüş olabilirim. Ama artık tek anladığım ne olursa olsun ne babam ne Emir beni kurtaramayacak.

İhtimal olabilir mi bilmiyorum ama sanırım kendim için bir şey yapmalıyım. Kendimi ben kurtarmalıyım.

Pencereye bakıp düşüncelerime kaybolurken kapı çalındı içeri heyecanla Tuğba girdi.

"Merhaba Levlâ." Dedi gülerek. Aşırı mutluluğu beni rahatsız etti.

"Merhaba." Dedim daha soğuk şekilde.

"Annem uyuyacakta benim de kahve içmem lazım kahvekoliğim de ben. Neyse benle kahve içer misin?" Dedi. Başımı aşağı yukarı salladım.

Mutfağa giderken merakla Beyazıt'ı aradı gözlerim. Herkes dağılmış gibiydi. Mutfak masasına otururken Tuğba kahveleri hazırlamaya başlamıştı.

"Sen sormadın ama ben anlatayım. Ufak bi tatile çıktık. Ayy iki farklı insan görsen bile iyi geliyor."

"Tahmin edebilirim." Dedim imalı şekilde. Tuğba gaf yaptığını anlayıp hazır olan kahveyi masaya koydu ve tam karşıma oturdu.

"Bu arada geçmiş olsun. Dün gece baya kötüymüş durumun." Dedi. Başımı salladım.

"Levlâ senin canın başka bir şeye mi sıkkın?"

"Yani sence de sıkkın olacağım bazı şeyler yok mu?" Deyip işaret parmağımla havada yuvarlak çizdim.

"Bu evde hapisim." Dedim.

"Keşke elimden bir şeyler gelse ama ben sadece bi hizmetliyim." Dedi Tuğba omuz silkti.

"Aileni özlüyorsun değil mi? Belki bir sevgilin vardı. Gerçi erkek dediğin şimdiye bulmuştur birini." Dedi.

Kahve boğazımda kalırken gözlerim büyüdü. Emir'in böyle bir şey yapma ihtimali bile yüreğimi sızlattı. Gözlerimi kırpıştırıp

"Eline sağlık ben uyuyacağım." Dedim. Tuğba kalmam için ısrar ederken öfkeyle odama geri girdim.

Esir -40Günah-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin