13. B Ö L Ü M

184 28 5
                                    

Beyazıt öfkeyle bakarken dişlerini sıktığı belli oluyordu. Sanki sesini kontrol etmek istiyor gibi dişlerinin arasından

"Sen ne arıyorsun burada!" Diye bağırdı. İrkilip ayağa kalktım.

"Ben-"

"Ne halt etmeye girdin bu odaya!"

"N-ne-"

"Levlâ! Burada kalacaksın diye istediğin gibi davranamazsın bu odaya giremezsin! Siktir git burdan!" Dedi.

Beyazıt'ın ilk defa bana böyle küfür ettiğine şahit oluyorum. Şaşkınlıktan konuşamıyorum bile. Melek ifadesiz bir şekilde bakarken gözlerinden alevler çıkan Beyazıt her an beni pencereden atacak gibiydi.

Bi çocuk gibi Beyazıt tarafından azarlanmak gerçekten kalbimi kırdı. Çenem titreyince başımı öne eğip yavaşça odadan çıktım. Beyazıt ardımdan sert bir şekilde kapıyı kapattı.

Yavaş adımlarla odama gittim demirlenmiş penceremden gelen sonbaharın döktüğü yapraklara baktım. Kalbim o kadar kırıktı ki.. aslında 4-5 gün boyunca ölümüne ağlasam daha sonra da hiç uyanmamak üzere uyusam Hiçbir derdim tasam kalmayacak derin nefes alıp yatağıma sırt üstü uzandım.

Keskin soğuk beni uyandırmıştı. Hava yeni aydınlanıyordu. Yüzümü yıkayıp üstüme daha kalın bir şeyler giydim. Günün aydınlanışı izlemek için bahçeye indim.

Gözlerimi kapatıp derin nefes alıp birazcık huzurlu hissetmek istedim. Oturduğum yerde hareketlilik hissedince panikle gözlerimi açıp irkildim. Yanımda oturan Beyazıt'tı. Onu görünce dün aklıma geldi. Ayağa kalkıp gidecekken kolumu tuttu.

"Otur Levlâ." Dedi. Kolumda olan eline bakıp

"Senin komutlarınla yaşamıyorum. Çek elini!" Dedim. Beyazıt elini çekip sabırla soludu.

"Konuşacağız. Oturur musun?" Dedi. Şaşkınlığımı belli etmek istemediğim için sadece başımı sallayıp eski yerime oturdum. Beyazıt sigara yaktı. Onunla birlikte getirdiği viskiyi yudumladı.

"Bugün anlaşmamızı gerçekleştireceğiz. Sözüm söz annenle buluşmak için eski evine götüreceğim seni." Dedi. Kaşlarım çatıldı.

"Neden eski evimize. Orası ne halde bilmiyorum bile."

"Nehir Hanım öyle istedi." Deyip tekrar viskisinden yudum aldı.

"Bende sizinle geleceğim. Tersaneye." Der demez Beyazıt bana dönüp

"Öyle bir şey olmayacak."

"Ama-"

"Orada ne olacağı belli değil."

"Beyazıt lütfen. Arabadan inmem bile. Hem bana esirmişim gibi davranma. Lütfen sizinle geleyim." Dedim samimi bir şekilde. Beyazıt ile bir süre göz temasımız kesilmedi. Beyazıt başını ağır ağır sallayınca gülümsedim.

"Hem baktın yalan söylüyorum bırakırsın babamın yanına." Dedim.

"Yalan söylemiyorsun."

"Nereden biliyorsun?"

"Buraya kendin geldin, kendin söyledin, kendin yaptın. Sen burada özgürsün Levlâ esir değil. En iyi burada saklanıyorsun." Dedi tek çırpıda.

Gözlerimi kırpıştırdım. Kendime itiraf edemediğim her cümleyi Beyazıt'tan duymak huzursuz etmişti beni. Sessizliğim uzadıkça Beyazıt haklı olduğunu anladı.

Esir -40Günah-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin